Gun 1
Grubu Katmandu'ya ugurlamadan once icten ice hep
bildigim ama yuzlesmek istemedigim bir seyi yapmak durumunda kaldim. Sinan gezi sirasinda
yolcu otobuslerini gosterip cantamla orada hayatta kalmamin mumkun olmadigini
gozume soktu tekrar.. ozellikle tren ve otobuste cantayi onune alip
(calinmasini onleyip) uyumak gerektiginden benim dag ile bunu basarmam da
mumkun olmadigindan radikal bir karar vermek durumundaydim.
Sinan ile odaya ciktik, esyalari ayirdik (acikcasi kamp
malzemeleri disinda neredeyse hep ihtiyacim kadar almisim) cadir, ocak, bicak
gibi gozum gibi baktigim ve heyecanlandigim seyleri ayiklamak ve cantaya koyup
Istanbul'a yollamak durumunda kaldim. Cok buyuk bir hayal kirikligi oldu,
aylardir o malzemeler icin ugrasiyordum.
Dilek ve Tumay da cok yardimci oldular sagolsunlar. Eminim havaalaninda
kendi cantalarinin yaninda benim deve cok zorlamistir onlari. Bu arada ben
onlara agirlik verince onlar da gurbet halime kiyamayip bir iki kez beraber
kadeh kaldirdigimiz yeni rakilarini bana teslim ettiler :)
Ertesi sabah ekip Katmandu’ya donecek, biz de toplam 4 kisi
Annapurna’lara yola cikacagiz. Sinan ile
sabah ilk is gidip bana yeni bir canta aldik.
45 litrelik cakma bir Mammut’a (ama gayet guzel) 35 dolar verdim. Umarim
yolda birakmaz, en buyuk korkum o. Ve tabi icine sigmak.. ama biraz daha
buyugunun bile benim icin uygun
olmayacagini net bir sekilde belirtti Sinan. Tecrubeye artik itiraz
etmeyecegim..
Duygusal bir
vedalasmadan sonra, ki bazilari ile ayrilmak gercekten zor oldu, bize
trekking’de eslik edecek rehber ve “Porter”imiz ile tanistik. Adi Revati. Ama
ancak su anda hatirlayabiliyorum, kolay geldigi icin ona hep memati diye
seslendik, o da sagolsun bize hic bakmamazlik etmedi.. Porterlar Sherpalar
aslinda. Ayni isi yapiyorlar. Istersen rehberi ve porter’i ayri ayri
tutabiliyorsun ama bizim ihtiyacimiz olmadigi icin tek kisi ile hallettik.
Mehmet ve Senem aslinda Nepal’e Everest ana kamp plani ile
gelmislerdi ama hava nazlanip 2 gun onlari havaalaninda yatirdiktan sonra Sinan
onlara Annapurna programini ayarlamis. Haliyle Everest’ten sonra cok daha light bir yuruyus bekliyorlardi ama
ekspedisyonun sonunda pek oyle olmadigini anladilar :)
Memati cok tatli bir adama benziyordu, oyle de cikti zaten.
Ingilizcesi “look woman, you give you give, you don’t you go” tadindaydi ama hic
anlasamadigimiz olmadi. Otelden tahmin ettigimiz zamanda cikamadik.
Evraklarimizda eksikler varmis. Milli park bolgesi oldugu icin afedersin ota
boka izin almak lazim. Ve Nepal insaninin o standart yavasligi (herhangi bir
yerde su isteseniz 15 dakika beklemeniz lazim) sayesinde 2 saat gecikme ile
hareket edebildik.
Bu arada bir de her zamanki elektrik kesintilerinden birine
denk geldik ve faks cekilemedi ve yine bekledik. Yazmayi unuttum sanirim,
ozellikle Katmandu’da elektrik kesintileri standart ve gunluk rutine baglanmis
durumda. Haftalik cizelge ile gunde kac kere hangi saatler arasi kesilme
olacagi bildiriliyor. Ayna onunde makyajimi hep buna gore ayarladim haliyle..
1.5 saatlik ozel arac yolculugu ile Pokhara’dan Nayapul’a,
baslangic noktamiza vardik. Farkli izinler farkli noktalarda gosterildi ve
harekete gectik. Mehmet ile Senem’in 15 kiloluk cantasini Memati tasiyor. Yigit
ile ben de kendi çantalarimizi. Benim yeni aldigim cantayi denemek icin burasi dogru bir zaman..
Mehmet ve Senem
Everest’e hazirlanarak geldikleri icin problem olacagini sanmiyorum ama Yigit
hem sigara iciyor hem de sporla pek alakasi yok. Batonsuz da olacagi icin biraz
cekindim acikcasi. Sonradan gorduk ki yolda kimseden eksik kalmadi, biz de bosuna
endiselenmisiz anladik.
Mehmetler de gayet iyi yuruduler, hic teklemediler..
ama Yigit’in ozellikle hazirlanma kismi bizi bizden aldi. Surekli bir seyleri
unutup cantayi surekli tekrar indirdi. Haliyle de diger 4 kisinin hep gerisinde
kaldi. Her seye ragmen 4 saat yuruyup hava kararmadan TIKHEDHUNGGA’ya (1520 m.)
vardik. Gec yola cikip gec vardigimiz icin ilk opsiyonumuzda yer bulamadik. Iyi
ki de oyle olmus. Kaldigimiz guest house’un yaninda selale akiyordu. Ayni su
gurulduyerek bizim odalarimizin altindan yuzeye dogru devam ettiginden gece o
sesle uyumak muazzam oldu.
Aksam basit bir yemek yedik. Yak peyniri ve chapati. Peynir
muhtesem (zaten bu kadar guzelini ve bol servis edilenini daha sonra hic
bulamadik). Kars gravyere benziyor ama daha yagli ve aromali. Cok daha leziz..
bir dahaki sefere cay yerine sarapla deneyelim dedik zaten. Tadi damagimizda
kaldi, iki kere istedik. O bile yetmedi. Utanip tekrar siparis etmedik..
Servisler dagda genelde yavas. Kucuk bir mutfak, tek
calisan, tek ekipman ve ocak oldugundan bir sey istediginde uzun zamanda
geliyor (tek tek yapiliyor diyelim). O yuzden sabah kahvaltilari icin farkli bir sistem gelistirmisler.
Porterlar sabah ne yiyecegini aksamdan yaziyip, saat kacta istediginle beraber
mutfakta calisan arkadasa veriyor. Onlar da o saate gore kendilerini
hazirliyorlar. Bunun en iyi yani tok karnina siparis vermek ama biz pek
beceremedik.
Ozellikle ilk 2 gun kitliktan cikmis gibi siparis verince
kendimize de kizip biraz olsun nefslerimizi dizginledik. Kendimizi gectim,
etraftaki masalarda utanir olduk. Bir iki kere masada tabak koyacak yer
kalmadi. Okuz gibi yidik afedersin..
Bir onceki gece istanbul’a gidecek ve ekspedisyonda
kullanacagim yeni canta hazirligi sebebi ile 2 saat uyumustum. Ustune yol ve
yemek gozlerimi acik tutmami engellediginden saat 9’da uyudum bile. Selalenin
ninnisi de cok iyi geldi..
Gun 2
En zor rotalardan biri icin uyandik. Selale sesi ile
gozlerini acmak da bir o kadar guzel oldu.. Cok derin ve kusursuz uyudum.
Kahvaltimizi yapip yola ciktik.. Daha ne oldugunu anlamadan merdivenler
basladi. Ve zaten sonra hic bitmedi :)
surekli 45-50 derece egimle yukseliyoruz. Ekip basta cok zorlandi. Memati de ben de
rahatiz. Istanbul’daki kosular sagolsun. Ki bir de sirtimda 10 kg kadar agirlik
var. Geride kalip ekibi topladim genelde. Yigit zaten surekli cantasinda bir
seyleri organize etmekle mesgul. 1.5 saat sonra herkes durumla barisik hale
gelmeye basladi cunku bu duttugumun merdivenlerinin bitecegi filan yok.
Yanimizda baska Porterlar onlarca kilo ile cikiyorlar.
Inanilacak gibi degil. Insanin ici aciyor. Milli parkin izin verdigi maksimum
kilo 30 dedi Memati, ki cok fazla bana gore..Ama bir cok zavalli 30-40 kilodan
asagi tasimiyor sirtinda, ve ayaklarinda terlikler.. Memati bu sefer sansli,
bizimkilerin toplami 15 kg. Avrupali, Amerikali, Japon zenginler 3 kurus fazla
verip bir adam daha fazla tutmayi bile fazla goruyorlar. Dolarlari eurolari
batsin.. Vicdansizlik elbette burada da kol geziyor.
Yolda surekli katir suruleri geciyoruz. Yukariya erzak ve yemek yapmak icin tup
tasiyorlar. Tum merdivenler onlarin diskilari ile dolu. Yuyurken surekli buna
dikkat etmek zorundasin.. ancak manzara o kadar muhtesem ki etrafa bakarken
yere odaklanmak cok zor. Her yer film karesi gibi.. defalarca koylerden gectik.
Sansa buralarin da kurban bayrami ayni zamana denk geldi. Etraf kesilecek keci
dolu.
Neredeyse her yerden su fiskiriyor. Merdivenlerden asagi
surekli su akiyor. Karadeniz gibi, ama daha gorkemli, daha zarif, daha organize
ve bilincli, daha sakin, daha biseyler ve biseyler ama tam cozemiyorum. Surekli
Galadriel’in bahcesinde dolasiyormus hissi uyandiriyor insanda.
Cok hizli yukseliyoruz. Kimse soylemese de herkes yukseklik
hastaligindan cekiniyor. Bu irtifalarda olmamasi lazim ama kimbilir..
Maya Thanti’de ogle yemegi yedik. Kavaltiyi 6:30’da
yapmistik. Saat 11:30 olmasina ragmen cok aciz. Yine gereginden fazla soyleyip
sistik. Birer cay ve rahatlama ile neredeyse 2 saat keyif yaptik. Hizli ve
tempolu yuruyusumuzun karsiligini bu uzun dinlenme geri aldi. ve tekrar
yuruyuse baslamak gercekten cok zor oldu. Ben dahil hepimiz ilk yarim saat
nefessiz kaldik. Zavalli vucut, yedigini mi hazmetsin, az oksijenle bize kan mi
pompalasin..
Iki saat sonra Ghorepani’ye (2800m) vardik. Manzara
tarifsiz. Butun dag sirasi onumuzde uzaniyor. Cok sansliyiz, hava acik.
Kaldigimiz Annapurna View Lodge cok
temiz. Hizli yurumenin bir yarari da Guest House’da kalacak diger insanlardan
once dus yapabilmek ve sira beklememek. Dustan sonra ilk kez camasir yikadim.
Tabi disarida ve buz gibi dag suyunda. Ellerim dondu. Yarina kurur umarim.
Sonra buyun ekip cikip manzara seyretmeye gittik. Gorduklerini fotograflamak
kolay ama hissettirdiklerini ifade etmek pek mumkun degil. Insani cok kucuk
hissettiriyor daglar. Sacma belki ama yaradanin gorkemi tokat gibi carpiyor. Astronotlarin hissettiklerini tahmin bile
edemiyorum. Bu manzaraya karsi bir Gorkha’yi paylasip kadeh kaldirdik.
Bu arada Gorkha ve Everest diye iki biralari var. Everest
digerinin yaninda su gibi, cok yavan. Gorkha (Gurka okunuyor) Nepal’in ozel savascilarinin
ciktigi koye verilen isim. Silah olarak sadece ozel bir tur bicak
kullaniyorlar. Ve Ingilizler eskiden kole gibi koye gelip asker alirlarmis.
Simdi ise Nepal hukumetinin izni ile senede bir gelip sinav yapiyorlar ve kendi
birliklerine ozel asker seciyorlarmis. Koyun gencleri icin de bir kurtulus
sansi oldugu icin spor akademisi sinavlari gibi 1-2 sene hazirlaniyormis. Buna
okuma yazma da dahil..
Steripen’i ilk kez bugun test etme sansim oldu.
Filtresi ile akan suda doldurup buz gibi taze su icmek muhtesemdi. Normalde
medeniyette 20 rupee olan 1 lt su dagda 2 lira. Zaten dogayi korumak icin
neredeyse hic bir yerde pet sisede bulman mumkun degil. Ya safe water diye
kendi filtreledikleri suyu alip sisene/ matarana dolduruyorsun ya da kaynattiklari
ve 10 rupee daha pahaliya olani tercih ediyorsun. Genelde kaynatilmis tercih
ettik haliyle.
Dunku kisa sayilabilecek yuruyuse ragmen sag ayagimin serce
ve yuzuk parmaklari cok fena su topladi. Cakimdaki bicakla patlatip yara bandi
ile kapattim ama yanimda antiseptik yok (aferin orcun). Ekiptekiler de
getirmemisler (aferin ekiptekiler). Umarim sorun olmaz..
Bizimkiler yatti. Camasirlar da kurumadi disarida. Akilli
japon kizlara uyup Icerideki sobada teker teker kuruttum ben de. Tum porterlar soba etrafinda sarkilar soyleyip
sohbet ettikleri icin ayrica cok keyifli oldu.
Gun 3
Sabah 4’de uyandik. Zaten gece defalarca Japon turistlerin
(akilli olanlar degil) cocuklari anirdigi icin kesik kesik uyumustum. Kalkmak
yine de zor olmadi. Dag havasi sagolsun. Yuksek irtifada uyurken az zamanda cok
derin dalip dinc kalkmak mumkun. Daha once uludag ve Aladaglar’da defalarca
tecrube etmistim.
Surekli protein ve karbonhidrat yemekten beton gibi oldum,
iki gundur tik yok. Mehmet dun aksam yemeginde salata soyledi sagolsun.
Normalde disarida yesillik yemiyorum (hepatitsel korkular) ama hic acimadan
daldik bu sefer. Sanirim o sayede bagirsaklarda hareketle uyandim. Ama saat
harekete gecmek icin yeterli degildi. Ozellikle ortak tuvalet kullanirken tum
aksiyon tek seferde bitsin istiyorsaniz. (sehirler hep klozetli, dagda ise hem
alaturka hem de alafranga opsiyonlari mevcut. Hijyen sebebi ile hep alaturka
tercih ettim. Askerligin bir yarari daha :))
Herkesin elinde eldivenler, polarlar, bereler, kat kat
pantolonlar ve teknik ceketlerle POON Hill’e (3200 m) dogru yola ciktik. Ama
dunun yorgunlugundan olabilir, daha ilk adimda bile gucum tukendi, nefes nefese
kaldim. Baktim bizden herkes de ayni durumda. Surekli 50-60 derece egimle
yaklasik 45 dakika boyunca cikip yaklasik 400 metre yukseldik. Hava garip bir
sekilde sicakti. Yine sansliyim cunku herkesin aksine ciddi sekilde inceyim
(buradan sonra ihtiyacim olmayacak diye alisveris yapmadim. Uyku tulumum bile
yok. Sinan’in iki battaniye istersin olur biter tavsiyesi yeterli oldu. Akillilik
edip yanima Katmandu’dan ekstradan sadece bir tane uyku tulumu kilifi aldim.
Icine girip yatinca vucudunun hic bir yeri yataga ve battaniyeye degmiyor).
Poon Hill’e varinca gozlerimiz karanliga ragmen faltasi gibi
acildi. Tum siradaglar, tum zirveler ve elbette Annapurna onumuzdeydi. Elini
uzatsan dokunacak kadar yakindik ve hava Memati’nin soyledigine gore cok
rastlanmayacak kadar acikti. Havada tek bir bulut dahi yoktu. Tepe insan
seliydi, herkes gormeye gelmisti.
O guzel zirveler daha capaklarini bile
temizlemeden selam verdiler bize.. gunes 6:30 gibi dogdu, fotograflar cekildi
ve bu muazzam daglari zar zor birakarak asagi inip kahvalti ettik.
Sadece coraplar kurumamisti, onu da cantanin ustune
bagladim, sirtimda gunesle is halloldu. Ghorepani’den yola ciktik. o kadar kalabalik ki bildigin metrobus sirasi gibi ilerleniyordu patikalarda. Biz de cinnet gecirip topraktan neredeyse kosa kosa 1 saatte herkesi gectik. Kuru kalabalik da dagildi.
Hava bize yine guzellik yapiyor. Manzara
seyrinden sonra kapatti, gunes hic rahatsiz etmiyor. Nem de her zamanki gibi
hic yok denecek kadar az.
Ghorepani - Ban Thanti - Tadapani - Chuile - Ghurnung
arasinda yaklasik 7 saatlik uzun ve cok yorucu bir yol yaptik.ancak hayatimim
en guzel patikalarinda dolastigimi soyleyebilirim. Gozlerimin gordugu en guzel
yerlerdi. Bu cumleyi kurmak icin erken biliyorum, faza da iddiali gelebilir
ancak yeryuzunun en guzel manzaralarinin bir cogunun esliginde yuruduk.
Hayatimda bu kadar guzel sahneyi bir arada hic gormedim. Nepal’e sadece bugun
gezdigim yerler icin gidilir. Zaman zaman hareket etmek istemedik. O kadar
guzeldi ki, fotograf cekmekten ilerleyemeyebilir insan. Tanrinin bir arka
bahcesi varsa burasi olmali.. her koy cok zarif, herkes cok icten, manzaralar
tarifsiz.
Ama gercekten cok zor bir rota. Neredeyse Benthanti’den sonra tum
yolu inerek gecirdik ve 2000’lere indik. Dizlerim dagildi ve cok agridi.
Baldirlarimiz artik tutmaz oldu. Ama gorduklerimiz ve bizi icine alan dogada
hic bir seyi umursamiyor insan. Yalniz sunu diyebilirim ki bugunku rotayi cok
insan kolay kolay yapamaz. Iyi kondisyon ve irade gerekir. Diger ve bence daha
keyifli secenek yavaslayip, daha fazla konaklama noktasi belirleyip ilerlemek.
O zaman herkes icin yapilabilir olur herhalde. (bu arada biz bir yatma
noktasini asip digerine yetismeye
calistigimiz icin yol uzadi, aksi taktirde orjinal plan gayet uygundu.
Mehmetlerin bir gun erken donmesi gerektigi icin fazla yuruyup ekstra gun
kazanmaya calisiyoruz).
Planimiz Chhomrong’a varmak ama yolda kimle konussak bize
deli gibi bakip guluyorlar. Mesafe uzun ve biz yorgunuz. Porterlar genelde
Tadapani’de kalmayi tercih ediyorlar. Biz inat ettik gidecegiz. Cok sukur
cikisa gecince Memati’ye batonlarimi verdim, oun benden daha cok ihtiyaci
olacak. Ciddi sekilde yoruldu. Zaten donuste de batonlari hediye ettim. Yesil
batonlu bir Memati gorurseniz selamimi iletirsiniz..
Ghurnung’a
yaklasirken yagmur basladi. Mehmet ile tartismalarimiz sonunda orada kalmaya
karar verdik. Arada yorgunlugun da etkisi ile gereksiz asabiyet bile oldu.
Cabuk cozup toparladik. Mekan nefis bir aile isletmesi. Sabi adinda her seyi
cekip ceviren bir Gurung kizi isletiyor (neredeyse ayni ekmege Nepalliler
Chapati, Gurung halki Gurung ekmegi diyor. Pek sevismiyorlar onu anladik).
Surekli gelip giden misafirler. Yeni dogurmus bir kedi (pisi pisi yerine “Suri”
diye sesleniyorlar’ ama sadece bir kere ve uzatarak. Ne sacma ve gereksiz bilgi
oldu bu arada) yerel sarap Raksi, yak peyniri ve chapati ile (gurung olayini
siparis sonrasi ogrendik. Benzer ekmek olmasina ragmen Gurung daha pahali da :)) uzun sohbetler ve
bitmeyen kahkahalarla gercekten bu guzel insanlara dokundum o aksam.
Yigit burada tanistigi bir fransiz cocukla bizden ayrilip
ABC’ye (“Annapurna Base Camp”. Super karizmatik bir kisaltma, herkes her
firsatta ey bi si diyor) gimeye karar verdi. Lan oglum yapma etme dedik
dinlemedi. Yeterli ekipmani da yok ve bir porter gelip ey bi si de kar
yagdigini soyledi. Bizim burada da yagmurun duracagi yok zaten.. Sinan’a Shree
vasitasi ile ulasip haber vermeye calistik. Onlar haberlesemedigi icin (Sinan
Hindistan’da, haliyle dagdan yurtdisi aramak pek olmuyor) olay yarin sabaha
kaldi. Yorgunluktan sizmak uzere yataga uzandim. En temiz carsaflar ve
nevresimleri burada gordum. Kilifi bile kullanmadim (tulumla ilgili olan)..
Gun 4
Yagmur butun gece araliksiz yagdi. Buralarda genelde boyle
oluyormus. Yigit gitmeye kararli. Kahvaltimizi yaptiktan sonra Shree’yi tekrar
aradik. Sinan’a ulasmis. Sinan bize, bizim Shree’yi aradigimiz numaradan geri
donecekmis. Yarim saatten fazla beklememize ragmen arayan olmadi. Mehmet ile
Senem gitmek icin israrci ve sabirsizlar. Sinan yola cikmadan Yigit’in
sorumlulugunu bana verdiginden nomalden daha hassas davraniyorum. Ama sonucta
koca adam. Elini kolunu baglayamayiz ki.. Yigit’ten Sinan’in telefonu gelene
kadar oradan ayrilmayacagi sozunu alip istemeden (ben) yola ciktik. Hedef
Ghundruk. Buralarin baskenti orasi. Deli gibi yagmur yagiyor.
Her anlamda
hazirim, eksik ekipmanim yok. Ama en onemli parca, ayakkabilarim su gecirmez
degil. Kathmandu’da alisveris yaparken goratex ayakkabilarin tipini pek
begenmemistim. Simdi pismanim. Fena portlediler. Kenarlari acildi. Donunce Pokhara'dan yenisini almam gerekecek ve bu da yaklasik 100 liralik zarar demek.. Ama acikcasi yola ciktiktan sonra bunu hic
umursamadim.
Yagmur cografyayi inanilmaz hale getirmis. Bakmaya doyamiyor insan.
Her 10 saniyede bir durup baska bir guzellige vuruluyorsun. Ornegin yurudugun
yollarda sular daglardan onune ve oradan asagi dogru devam ediyor. Ama oyle
ayarlanmis ki yolun ustunden degil ince bir tas vasitasi ile altindan akiyor. Her yerde ince bir dokunus, o guzel insanlarin
gulumseyislerindeki gibi..
Yine 5 saat agir inis cikisli bir yuruyusle Ghundruk’a
vardik. Ayakkabilarim su icinde. Bildigin kuvette gibi yurudum. Hemen duj ve
yemek. Kiyafetlerimizin kuruyacagi yok. Once burada kalip biraz daha dagda
zaman gecireyim, donuse gecmemeyim dedim ama bu ekipmanla devam etmek sacmalik
olacak. Kiyafet neyse de ayakkabisiz zor. Parmaklarimin derdi bitmedi. Hala derisi
kalkik ve eti gozukuyor. O yuzden sandaletle de yurumeyi goze alamadim. En
iyisi donmek.
Gun 5
Cok hizli bir tempo ile, hic durmayan yagmurda 4 saat daha
yuruyup (neredeyse hic dinlenmeden) baslangic noktamiza vardik. ayakkabi kuvetten jakuziye terfi etti. Malum zemindeki camur da eklendi. 2 saat islak
kiyafet ve ayakla ozel aracimizi bekleyip (yagmurdan gelemediler, trafik
berbatti. Bosuna hizli yurumusuz) Phokara’ya geri donduk. Ayakkabiyi cikarinca
gordum ki suluk arkadasimiz beni de bos gecmemis. O kadar hayvanin bu kadar kan
cikaracagina inanamiyor insan.
Simdi hasar raporu cikarip dinlenme ve yara sarma zamani. Bir
kac gun sonra Hindistan baslayacak.