17 Mayıs 2014 Cumartesi

Please Don't Rush - LAOS



Bu topraklara ayak basmamis birine Laos’u tarif etmek cok zor acikcasi. Ortada, hele de komsulari ile kiyaslayinca, elle tutulur pek bir sey yok. Evet, guzel tapinaklar, dogal harikalar ve rengarenk rahiplerle bezeli bir dunya ama benzer ozellikleri baska ulkelerde de bulmak mumkun.. Ustune ustluk daha buyuk, daha gorkemli ve daha coklar..


Laosu’u ozel yapan;  goremediginiz, dokunamadiginiz “seyler”. Havada asili bir sihir var sanki. Renkler daha canli, daha cok, baktiginiz her yer simli gibi..

Sokaklarda yururken yorulmuyorsunuz. Onunuzden akip giden, ayaklarinizi uzattiginiz, yuzdugunuz Mekong sir okuyor dokundugu her yere.. gunes guclu ama yakmiyor bedeninizi. Ruzgar, sabah gozler kapaliyken sevgiliye dokunan parmaklar gibi sefkatli. Sacma ama burasi boyle bir yer.. Lothlorien ve Hobbiton arasi gibi..





Bir kere ulkenin adi farkli. Fransizlarin yanlis cevirisi sebebi ile LAO olan ve hala kullandiklari isim uluslararasi dile fazladan bir “S” ile gecmis. Acikcasi yanlis telafuzu dert etmiyor gozukseler de Lao denince gozleri parliyor, daha bir hoslarina gidiyor.


Tam adi LAO PDR (People of Democratic Republic) olan ulkenin sonunu gayri resmi olarak degistirmisler..herkes burayi “Please Don’t Rush” diye okuyor. Gercekten de burada hayat yavas. Kimsenin acelesi yok, olani da anlamiyorlar zaten. 


Tum kosturmacasi , kaosu ile Guney Asya ukelerinin ardindan hemen alisamadiginiz, ama zaman gectikce muptelasi oldugunuz bir durum bu..


Ulke Tayland tarafinda Mekong Nehri, Vietnam ve Kambocya ile de yuksek zorlu siradaglar ile ayrilmis. Myanmar’la da kuzeyde siniri var. ozellikle son 2 yuzyilda tum Guney Asya’da yasanan kaos’un, acinin icerisinde vaha gibi kalmis olmalarinin sebeplerinden biri de bu belki de.. ve tabi hic taraf secmeyip bolgenin Isvicre’si olmayi basardiklari icin..


Tabi tum bu ozellikler en cok ulkenin insanindan yansiyor size.. sakin, her daim (ama her daim) gulen, bunu turist isi degil, gozlerinin iciyle yapan, hep guzel ve dingin konusan piril piril insanlar diyari.. o kadar guzeller ki herhangi bir sey icin pazarlik yapmaya utaniyorsunuz. Cunku ilk soylediginiz rakama gulumseyerek hemen olur diyorlar. O buyulu atmosferi icine cektikleri icin midir bilinmez, ama 20 gunde aksi davranista ve ruh halinde bir kisi ile bile tanismadim..


Kopekler bile garip, havlamayi bilmiyorlar. Tek yaptiklari yaniniza gelip kendilerini sevdirmek..


Rotama eklemeden once Laos’u o kadar az duydum ki.. ve sanirim bu konuda yalniz degilim. Ulke hala komsularina kiyasla cok az turist cekiyor. Bu da o bahsettigim buyunun bozulmasini engellemis. Ama konustugum yerli halk, her sene daha cok Cinli ve Guney Koreli’nin buralari ziyaret ettigini soyluyor ki bu kotuye isaret. Firsatiniz varken acele edip buralara ugrayin..




Fransizin Indochina dedigi bolgenin bir parcasi LAO. Haliyle de her noktada Fransiz etkisini gormek mumkun. Resmi levhalar dahil bir cok yerde hem kendi dillerinde hem Fransizca aciklamalar var. Rahatca “Ricard” bulmak da mumkun.. ve tabi sehirlerin estetiginde Fransiz etkisini goz ardi etmek olmaz..


ULASIM

Gecikecek, saatlerce yolda kalacak, beklenenin cok uzerinde rotar yasayacaksiniz. Ulkenin neredeyse tamami daglik. Otoyol yapilmadan onceki Karadeniz gibi (ve hatta daha zorlu). Ortalama 25-30 km ile gidecek otobusler, berbat asfalt kalitesi yuzunden en az bir kere bozulup tamir edilecek. 

Minivan kullanirsaniz soforunuz ayni yollari o kadar hizli almaya calisacak ki, ya yine bir cukura girip lastigi orada birakacak ya da yolcularin en az iki uc tanesi sirayla kusma molasi isteyecegi icin yol neredeyse ayni zaman gelecek.

Ama gecikmeye hazirlikli olun, haliyle keyfiniz kacmasin.. buralarin duzeni bu. Ben 55 km’lik mesafeyi 3.5 saatte aldigimi biliyorum (Hanoi-Luang Prabang son bolum). Km / saati siz hesaplayin artik..


Laos insani size kaziklmaya calismayacak (munferit durumlar haric) tek Guney Asya ulkesi belkide.. ama turizm cok gelismemis, rekabet komsular kadar kiyasiya olmadigi icin ulasim fiyatlari biraz yuksek.  Cok demeyelim ama normalin uzerinde. 

Ve lokal otobuslerle kiyaslayinca sure ve fiyat farki cok yok cunku herkes Vietnam’da oldugu gibi bir yere gidecekse kendi motosikletini kullaniyor ya da pek sehirler arasi yol yapmiyor. Yine de lokal otobuslerde tarifeler mevcut. Oraya bakip sizden istenen bilet fiyatinin kiyaslamasini yapabilirsiniz..


Nehir bir ulasim araci. Ozellikle butcesi olanlarin Vang Vieng – Vientienne arasini 1 tam gunluk  kano yolculugu ile yapmalarini tavsiye ederim ($40). Esyalarinizi da baskentte size teslim etmek uzere organizasyon yapiyorlar..


Ayrica Luang Prabang’dan Kuzey Tayland’a gitmek icin 2 gunluk unutulmaz bir Mekong yolculugu da yapabilirsiniz.. Ben yaptim oradan biliyorum.. Epik iki gun gecirdim.. ayrica tur operatorlerini kullanmayin. tuktukla sehir disindaki port'a gidin, biletinizi neredeyse yari fiyatina alin..


YEMEK

Laos mutfagi cok lezzetli ve bol cesitli degil. Ya da o cesitler cok tercih edilecek matah seylere benzemiyorlar. En cok “sticky Rice”kullaniliyor. Ben cehaletimin de etkisi ile bu ismin pirincin farkli pisirilmesi ile ortaya ciktigini saniyordum (Tayland’da “sticky rice mango” tatlisini bulmak mumkun). Megerse bambaska bir pirinc turuymus.
Parmakla yemeyi tercih eden lokallerin sofradaki diger yiyecekleri ekmek misali yapistirmalarini saglayan bu pirinc sebil, her yerde bulacaksiniz.


Keske yesem diyeceginiz, ozleyeceginiz bir tatlari yok. Ki cok iyi iki farkli yerde denememe ragmen one cikan bir sey bulamadim. Yine de en seckin ve duzgun sunumlu yemekleri Luang Prabang / Tamarind’de bulabilirsiniz. Onceden rezervasyon yaptirmak gerekecek kadar popular bir yer. Ben iki gun sonrasina yer ayirtabildim..bir diger basarili secenek de "coconut garden"..


Yine Fransiz etkisi sebebi ile her kose basinda baget icinde bol malzemeli sandvicler cok populer (ama oyle boyle bol degil). Ucuz da oldugu icin genelde onlarla beslendim (eh Tamarind’in parasini dengelemek lazim) ve sanirim 1-2 kilo almayi basardim burada.


Ayrica yine dunya lezzetlisi ve buyuk bardaklarda Fruit Shake’leri cok cuzi fiyatlara baget satanlarla ayni yerde bulmak  mumkun. Kitanin en guzel pancake’leri yine sokak tezgahlarinda..


Luang Prabang’in ‘night market’ caddesinde, ara sokaklardan birinde (Nam Khan aksi girisine yakin) acik bufe servisi ve akliniza ne gelirse satilan bir yemek alani var. Ucuza ve lezzetli seyler yemek icin bire bir.


Ama Luang Prabang ve Vientienne, ulkenin geri kalan her yerine gore cok pahali. Vang Vieng’de, iki sehrin de yari fiyatina yemek ve icmek mumkun.


Tabi belki de Asya’nin en lezzetli birasini burada bulmak ayrica sasirtici oldu. Beer Lao uzak ara ictigim en lezzetli Lager diyebilirim. Ve herkes bu konuda hem fikir. Ayrica yillardir (Guney Afrika’dan beri) aradigim ve ozledigim Savana Dry’i da sadece burada gormek ve ozlem gidermek enfes oldu..


Buranin local ickisi pirinc viskisini de mutlaka tadin. Iki tipi var. ikisi de lezzetli ve cook ucuz. Eve goturmeye, hediye vermeye deger..



VIZE

Bizim icin kapida vize almak mumkun degil. Eger Asya’da geziyorsaniz, benim Kambocya’da yaptigim gibi, bir baska ulkeden kisa zamanda vizenizi halledebilirsiniz. 

Gerci ben alirken (ocak 2014) Phnom Penh’deki gorevli Turkiye’nin kefil ve davet mektubu istenenler listesine gectigini belirtti ama ben Vietnam icin oldugu gibi, guleryuz ve pasaportumla beraber hikayemi-projemi anlatarak baska evrak olmaksinizin vizemi almayi basardim. 

Kimseyi korkutuyor olmayayim, ama bu ihtimali de goz onunde bulundurun. Yine de Laos’un genel havasi gibi, devlet dairesinde bile hic bir kural cok ciddiye alinmiyor sanki..


KULTUR


Burasi budizm ile nefes alan, merkezine inanci yerlestirmis topraklar. Ama kitapli dinler gibi kuralci ve kati etkisini tapinaklar disinda hic hissetmiyorsunuz.

Sadece metrekareye dusen ibadet alani sayisi ve sokaklarda yuruyen rahipler hatirlatiyor nerede oldugunuzu. Ve tabi her kose basinda, arka bahcede, gol kenarinda, agac dibinde bulacaginiz kucuk sunaklar (bu sunaklar evsiz ruhlar icin yapiliyor. Asya’da cok goreceksiniz. Kafalarini sokacak yeri olmayan ruhlara hazirlanan kucuk ahsap ya da cimento yapilara cicek ve yiyecek birakmak gunluk bir rituel). 


Kimse ac degil, dilenci yok. Ama zenginlik, luks bulmak da mumkun degil. Muthis bir orta sinif hayati yasaniyor. Tabi azla yetinen, fakire yakin cizgide bir orta sinif.
Insanlarin iclerinde hircinlik olmadigi gozlerinden anliyorsunuz. Bu kadar savasa ve bolgesel kaosa ragmen nasil silahsiz cozme ulastiklarinin baska izahi yok..


Tapinaklarda cok ozel bir sey icat etmisler (Su Tayland’in paragozleri de biraz ogrenseler keske). 1 dolar da olsa, kendilerine bagis yapanlari isimleri, tarihleri ve ulkeleri ile beraber duvarlara asiyorlar. Bu kadar zarif memleket..



Ne Yaptim Ne Ettim

Aci ve macera ile basladi Laos. Hanoi’den buraya gelmenin iki yolu var. ucmak ve otobus. Ucak biletleri benim butcem icin cok oldugundan ikinci secenek tercih degil zorunluluk oluyor. 180 yerine 35 dolar vererek sleeping class cakmasi (bknz. Vietnam) bir otobuse bilet aldim. 

Singh Cafe’nin guvenilir otobusleri 50 dolar civariydi. 7-8 acentaya sorup hem en ucuz fiyati buldum hem de sartlar ve yolculuk suresi hakkinda genel bir fikrim oldu.


Sorun su ki; km bazinda cok uzun bir mesafe olmamasina ragmen, yollarin bozuklugu ve daglardan inilip cikilacagi icin her acentanin hem fikir oldugu zaman 22-23 saat. Ucak kullanmadigimda cebimde kalacak parayi hesaplayip otobuste karar kildim. Ama yol tam 30 "fucking" saat surdu :)

hayatimin en uzun yolculugunu yaptim. 

En arkada 5 turist donmamak icin birbirimize sarilip isinmaya calistik (ben bir de cam kenarindan deli gibi ruzgar yedim, nasil hasta olmadim sasiriyorum).





Isler Laos sinirina kadar cok da kotu degildi. Sinirda islemleri 45 dakikada halledip (benim vizem hazir oldugu icin digerlerini bekledim) tekrar yola ciktik. Laos’un efsanevi dag yollari da buradan sonra basladi..


Bilen bilir, o igrenc ve dogayi katleden otoyol yapilmadan once karadeniz virajlarini. 2. Vitesi gecemeden, surekli arkasinda, kivrila kivrila inip cikilan bitmez yollar (ne cektin be baba)..


O yuzden inanilmaz yavas ve yorucu bir yolculuk gecirmek zorunda kaldik. Gece 11.30’da Luang Prabang’a vardigimizda les gibi, perisan haldeydi herkes. 

Ben sansli olan tek kisiydim. Bir arkadasimla bulusacagimdan, o da halihazirda otele giris yaptigindan yerim hazirdi.

Gerci ortaklasa bindigimiz tuk tuk soforu bir benim halime bir de soyledigim pahali butik otelin adini birbirine uyduramayip 2-3 kere tekrarlamami istedi ama olacak o kadar :)



LUANG PRABANG

Burasi ayak bastigim en guzel bir iki sehirden biri sanirim. Buyulu bir atmosfer, masal gibi renkler var, iki nehrin kesistigi kose basina kurulmus. Haliyle etraf uzun bambu kopruler, onlarca bot ve kayik dolu..

Ogrenciler her ogleden sonra okuldan cikip, kiyafetleri uzerlerinde saatlerce nehirde oynayip egleniyorlar. Bu sirada kiyafetler de yikaniyor haliyle :)


Herkes mutlu, herkes guluyor. Gulmek en cok Laos’a yakisiyor.


Luang Prabang sevgililer sehri. Ya da sehir size sevgili yapiyor. Burada asik olmak, burada omrunuzu bir evlatla taclandirmak cok kolay, cunku burada ask cok dogal..


Kadife sokaklari var sehrin, rengarenk ciceklerle bezeli..

nereye burnunuzu cevirseniz, uzun ve dar sokaklara karsi koyamayip kendinizi bir tapinagin bahcesinde bulmaniz icten bile degil..


Sehrin ortasindaki yuksek tepe her yere hakim. Guney haric her yonden cikmak mumkun. Ozellikle gun batiminda ana baba gunu oluyor ama fotograf ve goz zevki acisindan bir degeri yok cunku uzun bir iletisim kulesi ve bolca kablo kadrajinizi bozuyor. Onun yerine Mekong kiyisina inip gunu batirmaniz cok daha keyifli olacaktir.





Yolculugumda yuzlerce tapinaga girip ciktim, artik kabak tadi vermeye basladi. Ama bu tepede (yari yolda-Buda ayak izinin hemen ilerisinde) kucuk bir tapinak var. 

tapinagin yanindan cogu kisinin gozden kacirdigi bir merdivenle kucucuk bir magraya giriliyor. Iceride size beyaz sakali ile meshur budist kesis amca karsiliyor.



Ben daha once burada hissettigim seyleri sadece Hindistan/ Kanyakumari’deki adanin altinda yer alan ve kutsal sayilan kucuk magarada hissetmistim..  

iceride beynim karincalandi, gozlerimi acik tutamaz oldum. Muazzam ve tertemiz bir enerji tum benligimi sarip sarmaladi sanki..

Disariya ne kadar sonra ciktim hatirlamiyorum. Tek bildigim sarhos gibi dolastigimdi. Sehre gelirseniz burayi bulun ve deneyimleyin isterim..


Sehrin nehirlere dokunan kollari cok keyifli. Boydan boya kafeler ve lokantalar size zamani unutturuyor. Zaten burada saatler nasil akiyor anlamak mumkun degil. Bu kadar yavas bir sehirde zamansizlik kavrami tezat ama bir o kadar da gercek.. 

ben 8 gun kaldim ve ne yaptim derseniz verecek cevabim yok. Sehir size uykudan once masal anlatiyor sanki. Ruhunuz bu sefkatle acilip kapaniyor her yeni gune..


Mekong’da nehrin karsi kiyisina gecip uzun yuruyusler yapin, golgelerde soluklanip az turistik yerlerin tadini cikarin (bu tarafa pek kimse gecmiyor).


Utopia’ya gidin, bir bira ismarlayin ve gun nasil bitmis anlamayin. Hayatimda Utopia kadar huzurlu bir mekanda hic bulunmadim. Isterseniz sabah ve aksam yoga derslerine de katilabilirsiniz. Ama mutfagi cok basarili degil..


Bot ile kuzeydeki meshur magara’ya gidebilirsiniz. Icinde binlerce Buda figure olan kutsal alan benim cok ilgimi cekmedi ama herkes mutlaka ugruyor.





Sehrin guneyindeki en buyuk selaleyi mutlaka ziyaret edin. Gitmisken “ayi rehabilitasyon merkezini”de atlamayin, hatta bir t-shirt alip yardimda bulunun.




Selale 3 parkurdan olusuyor. Ilki, herkesin fotograf cektirdigi kopulu bolum. Bir sonraki durakta sadece filmlerde gorebileceginiz renkte iki havuza dokuluyor sular.saatlerce icinde kalip asagiyi seyredebilir, keyif yapabilirsiniz. Selalenin altinda kucuk bir magara var, soldan yaklasip iceri girin, cok ozel bir deneyim..





Buraya varmak icin Selalenin sagindan zorlu ve dik bir parkurla yukariya cikin. Son seviye icin yine sag taraftaki parkuru yurumeye devam edin. Sakin, durgun ve huzurlu bir alan burasi. Bilen ve ulasan cok az. Agaclarin arasinda hamak kurmus, kitap okuyan, piknik yapan bir kac turist disinda kimsecikler yok.. zamanin durdugu yerlerden birisi de burasi. Ciktiginiz yonun aksi tarafinda bir baska rota size asagi indirecek.







Milli parkin hemen disinda taptaze cevirme koy tavuklarindan yemeyi sakin unutmayin (zevksiz veganlar haric). Ve tabi muhtemelen buraya motosiklet kiralayip geldiginiz icin birayi unutun, Laos yollari hata affeder cinsten degil.


Sadece Laos’a ugrayip geri donecekseniz cantanizda yer acin. Night Market’te goreceginiz seyleri baska yerde bulmaniz mumkun degil. Ve inanilmaz ucuzlar. Ben bile kucuk kucuk bir cok sey aldim dayanamayip. Ve burasi kiyasiya pazarlik yapacaginiz Tayland marketleri gibi degil, her sey elisi ve goz nuru. Efendi olun, neyse parasini verin alin..

Gundogumu ile beraber sokaklara cikin. Ellerinde kaseler, tek sira yuruyup halktan gunluk aziklarini alan turuncu renkli kiyafetleri ile rahipleri seyredin. Ama uzakta kalin. Diplerine kadar girip fotograf cekenlerle ayni terbiyesizligi paylasmayin..




Turist akinindan uzak bir deneyim icinse kucuk nehrin (Nam Khan) karsisina gecin ve Mekong’a dogru yuruyun. Siz, rahipler ve yerel halktan baska kimse olmayacak..


Luang Prabang’a gelin; hem icindeyken hem de hatiralara gozunuz daldiginda gulumseyeceksiniz..



VANG VIENG


Burada iki geceden fazla gecirmek gibi bir planim yoktu aslinda. Sabahlara kadar alkol ve uyusturucu partileri ve bu kucucuk kasabayi meshur eden “tubing”in oldurdugu (yalan tabi, tubing bir sey yapmiyor. Nehrin bir ucundan baslayip kasabaya kadar kamyon lastigi uzerinde suzulurken, her iki yakasindaki barlardan atilan halatlari tutup ogle sicaginda ictiginiz biralar ve icinize cektiginiz ot olduruyor) gencler yuzunden uzun Vietntienne yolu oncesi kucuk bir mola vermekti amac. 


Ama Vientienne konusunda zaten kafam karisikti. Arkadasim Laos’a ucmadan once konsoloslukta (Fransiz) sehirde Dengue Fever’a karsi kirmizi alarm verildigini ve gidilmemesinin onerildigini soyleyince hafiften tirsmadim degil. Malum, ortada sivrisinek varsa benden baska olagan supheliye gerek kalmiyor. Etrafimdakilere dogal sivrisinek koruyucuyum.. alarm verilen sehre gitmek intihargibi olacakti.


Gec saatte vardigim (bknz. Laos yollari) kasabada sansa bolgenin en sevilen, en duzgun isletmecisinin basinda oldugu “Pan’s Place” de yer buldum. 64 yasindaki Ingiliz Chris, isi gucu birakip 10 senede nefis bir yasam alani yaratmis. Her sey guven uzerine. Alkol ve icecek dolabi surekli acik, isteyen gelip istedigini aliyor.tek yapmasi gereken kendi oda kartina yaptigi alisverisi yazmak. Check-out’ta topluca oduyorsun. Herkes gibi ben de sordum ve Chris hic bir zaman sistemi degistirecek bir problem ile karsilasmadigini soyledi.
Yatak fiyatlari burada oldukca makul. Tek kisilik tuvalet banyo iceride bir oda 5 dolar. Tabi nehir kenarinda bir bungalow tutmak isterseniz de 10 dolar variyorsunuz. Haliyle iki kisi olsam ayni paraya bungalow’u tercih ederim.


Kasabayi ayiran nehri gecebileceginiz iki kopru var, 1 tanesi kasabanin guneyinde, 4 tekerleklilerin de kullandigi buyuk ve turuncu, gayet guzel bir metal kopru.  



Gecis icin para odenmesi gerekiyor (yaya bile olsaniz). O yuzden en guzeli kasabanin tam ortasindaki dar tahtakopruyu kullanmaniz. Buyuk kopruye dogru nehri takip ederek istediginiz yere ulasmaniz mumkun.. bahsettigim bungalowlarin neredeyse tamami nehrin karsisinda ve gercekten cok keyifliler..


Yine nehrin karsi kiyisinda, nehre paralel tahtadan yuksek yatak(imsi)lar goreceksiniz. Orada kac gun gecirdim hatirlamiyorum. Nefis muzik de cabasi. Sicaktan bunalinca tipki Laos’lu cocuklar gibi nehre girip uzun uzun taslarda outrun, yuzun, onlarla su savasi yapin, derme catma bamboo kanolara binmeye calisirken nasil dustuklerini seyredip beraber gulun.


Bungalowlarin arasindan gecen (koprunun tam karsisi) dar patikayi takip edip zor cikilan, ama daha onemlisi tehlikeli sayilabilecek inise sahip bayrakli tepeye cikin. Manzara tarifsiz. Gozunuzu korkuttuguma bakmayin, 60-70’lik teyzeler totolarinin uzerinde iniyorlar. Sadece cocuk oyuncagi degil, aklinizda olsun..




Tepeden inince patikayi takip edip nefis bir yol esliginde 20 dakika yuruyerek “Lusi Cave”e ulasin. Gordugum en etkileyici yerlerden biri. Icerisi zifiri karanlik ve bilet kesen guide’lar olmadan yalniz denemeyin. Mutlaka magaranin ikinci kismi olan Lagoon’a devam edin. (eksta 10.000 oduyorsunuz ama deger)..

Bu kadar el degmemis, kafa lambalarinizdan ve ayak seslerinizden baska medeniyet izi bulamayacaginiz, devasa yuksekli ve derinlikte bir magara bu.. ben dayanamayip 2 kere gittim. 

Iceride dragonlar gercekten varmis dedirten bir tas kalinti var. Birebir boyutta (ne demekse, sanki daha once dragon besliyordun Orcuncan), yuzu, kuyrugu ve ayaklari ile sanki hazinesini korurken bir anda taslasmis gibi. Kelimeler o bicimi anlatmaya yeterli olmuyor, ve tabi hissettirdiklerini..





isik hic olmadigindan, kafa lambalari ve flas gorselligi kameraya hapsetmek icin yetersiz kaliyor.
Magaranin son noktasina ulasmak yarim saati aliyor. Guide’lar en az 1 km oldugunu soylediler. yagmurlu mevsimde sondaki lagoon’da yuzmek mumkunmus ama ben gittigimde cok az su vardi (Subat).

Puok magarasina girene kadar Lusi favorimdi. Ancak hemen ertesi gun kasabaya 7 km mesafedeki (yine nehrin karsi yakasinda) Puok magarasini gorunce, agzimdan akani salyalari tutamadim..


Puok cave’i tarif etmek yine cok zor. En yakin benzetme “Moria” olacaktir.bu kadar buyukm derin, nefis isik alan, arka bolumlerinde zifiri karanliga burunen, delhizlerle dolu bir cuceler diyari burasi. Tipki Lusi cave gibi, medeni hic bir ulkede iceri adim atilmasina izin verilmeyecek guvelik zaaflari (zaaf da degil, o kavram hic yok) altinda, elinizi kolunuzu sallaya sallaya (mumkunse kirmadan) istediginiz yere girip cikarak geziyorsunuz. Hic bir isaret, hic bir yol gosterici yok (cok uzaklasmayin, magara buyuk, kaybolursunuz yazisi disinda).  Uzaklardan sizan gun isigi haricinde elbette..





Lusi gibi tek bir hareket yonu olmadigi icin hem kaybolmak hem de bambaska guzellikte yerlere ulasmak mumkun.  Kendi kafa lambanizi getirmenizi oneririm. Sadece burada fener icin ekstra para isteniyor, diger her yerde ise bilet parasina dahil olarak veriliyor.




Magaralari ilk kez Nikolai Hel ile heyecan verici bulmustum. Ama bu sekilde nefes kesen bir deneyim yasayacagimi hic dusunmemistim. Sanirim karanligin ve kesfetmenin (evet, iki magara da o kadar issiz ki, ilk kez siz adim atiyormussunuz hissi her hucrenizde yankilaniyor) tadini aldim.




Puok’un hemen girisinde (ayni biletle giriyorsunuz) Blue Lagoon diye dogal bir su kaynagi var. rengi filmlerdeki gibi. Cimenlere uzanin, kitap okuyun, oradaki herkes gibi bir kac metrelik agac merdivene cikip kendinizi cigliklar arasinda sulara birakin.


Ben yuruyerek gidip geldim. Orcun adimi ile 45-50 dakika kadar suruyor. Isterseniz cogunluk gibi pisiklet ya da motopisiklet de kiralayabilirsiniz elbet. 

Ama yol cok tozlu, oyle boyle degil. Dalay lama 4 ceker tur soforler gun batimina adam yetistirmek icin son gaz gittiklerinden arac kullanmak pek oyle keyifli olmuyor, ozellikle donus yolunda. Hem yururken tozlanip, kasabaya varinca kendinizi mekong’a birakmak da keyifli olacaktir. Bu arada yol uzerindeki organic farm’i unutmayip en azindan bir meyve suyu icin, katkiniz olsun genclere..

----


Evet, bu kadar olumun uzerine (senede ortalama 3), Laos hukumeti duruma el koymus ve nehirdeki lisanssiz barlari (yani neredeyse tamamini) kapatip sehirdeki uyusturucu satisini da durdurmus (ve gercekten basarmislar. Gunler boyunca bir allahin kulu gelip “guzel abicim” ile baslayan klasik asyali torbaci cumelerinden kurmadi).


Kasabada hayat 11:30-12:00 gibi duruyor. En populer yerler Gary’s Irish Pub ve “Monkey bar”. Onun disinda herkes her nasil basladiysa, cafelerde yastiklara kurulup “Friends” izliyor. Ben bilem 2-3 bolum izledim bir aksam. Sonra kendimi tokatlayip yan cafedeki kiza gulumseyince kendi dizini kendin cek moduna geciyorsun..


Ben tubing yapmadim. Defalarca kiyisindan dondum ama gunes altinda saatlerce (kuru sezonda 3-4 saat, yagmurlu zamanda 2 saat suruyor) ic lastik uzerinde olmak cok cekici gelmedi son tahlilde (ellaaam son tahlil yazdim, ben galiba Turkce’yi gercekten unutuyorum). Oglen yerine erken saatte (9:00’da aciliyor ic lastik servisi) de tubing’e baslamak mumkun. Ama bu sefer size nehrin kuzeyine, baslangic noktasina goturecek olan tuktuk icin adam bulma ihtimaliniz neredeyse yok denecek kadar azaliyor cunku sagolsun kimse o saatte kalkmiyor. Ben de tek basima tum Tuk tuk masrafini ustlenmek istemedim acikcasi.



Yagmurlu sezon ya da dalis icin dry bag almak istiyorsaniz Vang-Vieng’i oneririm. Ayni kalite cantalari benim Bangkok’ta aldigimin yari fiyatina gordum. Ayrica telefon ve pasaport icin basit su gecirmez cantalari da oneririm.



2 gun dedigim Vang-Vieng’de 10 gun kaldim ve yetmedi. Bu parti sehri, Kafka vari bir donusumle huzurlu bir aile cay bahcesi haline gelmis. 4 bir yani dogal guzelliklerle dolu, neredeyse her yer yurume mesafesi, ucuz, sakin.. tanistigim bir cok kisi benim gibi kendini sehirden disari atamamis olanlardi. Demek ki tilsim sadece bana dokunmamis.



Not : Kambocya’da tanistigim Fransiz ciftin onerisi ile Vientienne yolundaki cilgin girisimcinin mekanina gittim, 2 kisi olsam Kabul edilebilir hale gelecek fiyatlar benim butceme agir geldiginde kalamadim ama herkese hararetle oneririm..


Baskent yonune herhangi bir araca atlayin. Sofore size “blue Lagoon Resort”da (evet her yer ayni isimle burada) birakmasini soyleyin. Topu topu 23 km zaten. Yoldan iceri 15 dakika yuruyun. Blue Lagoon’a degil, kardes isletme Nirvana’ya gideceksiniz (tabi digerine 30-40 dolar veririm demiyorsaniz). Basit, temiz, dunya guzeli bungalowlar var. Pattaya’da parasini yapmis, kimse rahatsiz etmesin diye etrafindaki tum topraklari almis Fransiz bir cilgin girisimci ile Laos’un ortasina bambaska bir dunya ile tanisin. Dogasi mukemmel ve bakir, sessiz, sadece size ozel bir bolge. Tadini cikarin ve bana bir hayir duasi yollayin canlar..