9 Şubat 2014 Pazar

03.12.2013_Haputale - Sri Lanka



Sri Lanka'dayken kaleme aldigim satirlar.. Aradan uzun zaman gecmis. Yolda 5. ayima girdim bile.. 
 
Zamaninda kendime bir soz vermistim, defterime yazdigim herseyi satirina dokunmadan paylasacagim diye.. 

Simdi tekrar okurken, yasadigim degisimleri ve o zamanki ruh halimi tekrar "seyretmek" cok ilginc. Evet, bu satirlarin ardindan gelen 3 ay cok sey degistirdi. Ama hem yeni ulkeler hem de icsel yolculuk hala devam ediyor..

Hic de bitmez umarim..


----



Ne yapiyorum ben.. 2000 metrede balkonumda oturmus bulutlarin uzerinden vadiyi seyrederken, kilometrelerce uzunlukta bembeyaz kumsalda aksam gunesinin altinda uyuklarken ya da tren yaylarinin uzerinde saatlerce yururken..

Yola cikali 2 ay olmus. henuz hic bir fikrim yok. bugune kadar kazandigim tum parayi yolda harcayarak aptallik mi ediyorum. Geri donunce nasil gecinecegim..bu gunlerde ogrenmeye basladigim azla yetinme halini unutup yine kredi kartlari ve taksitlere mi bogulacagim.. bu yolculuk beni gercekten degistirecek mi? degismek icin mi yola ciktim, kendimi ve bakis acimi mi begenmiyordum yoksa sadece "farkli" bir sey mi yapmak istedim.. 

Tanistigim her yeni insan ile yepyeni seyler mi kesfediyorum yoksa daha cok mu donuyorum icime.. Her yeni cografya ve her batan gunes bana dunya hakkinda bambaska renkler mi sunuyor ya da kendimi daha cok sevmeme ve kapilarimi kapatmama mi sebep oluyor..

Neden yoldayim.. Sadece varmak istemedigimi biliyorum..Yolda olmaktan mutluyum.. Ama ne zamana kadar.. Acaba kapisini kapatip arkada biraktigim hayata donmek basarisizlik olacakmis gibi mi hissediyorum..

Donersem karsilasacagim zorluklardan mi korkuyorum.. Calismak mi istemiyorum yoksa sadece sevmedigim bir isi yapmak mi..

Cigeri bes para etmez insanlarla muhatap olup para kazanmak mi istemiyorum yoksa donmek yenilgi olackmis gibi mi geliyor.

Paraya ragmen mutlu olmanin bir yolu var mi.. Ya da kendimi mi kandiriyorum..

Yolda olmak beni ozgurlestiriyor mu yoksa maddi tedirginlikler yuzunden yeterince keyif alamiyor muyum..

Geri donup bildiklerimle mi para kazanmaliyim yoksa yeni seyler ogrenerek yolda olmaya mi devam etmeliyim..

Evini sirtina attigin ilk adimdan sonra ne kadar cok yolun, gormedigin ne kadr fazla cografya oldugunu farkediyorsun..  Tanistigin herkes bu hissi arttiriyor.. Gununu keyifle gecirmene mani olmasa da, hep bir yetersizlik hali sariyor benligini. Bu hal yavaslayip rahatlamak yerine hizlanmani tetikleyip tedirginligini arttiriyor. Yolda olmanin tadini daha az aliyorusun, sacma ama kaygilar artiyor.. belki de gecici bir durum, bilemiyorum..

normal sartlarda 2-3 aya kadar Guney Asya'yi bitirebilirim gibi gozukuyor. tabi yine durmadan, yavaslamadan, "orada olmak ve gormek"icin hareket edersem..bu da beni musondan kurtariyor sanki. hizli hareket etme zorunluluklarimdan biri de bu.. 

Ve ardindan Guney Amerika'ya gecersem o tarafta ilkbahar olacak ve yine guzel bir zaman yakalayacagim..Ama yazarken farkediyorum yine, her zamanki gibi zamana kole planlar bunlar. kurtulmak istedigim bu degil miydi zaten.. ve o zamana kadar ne istedigimi bulabilecek miyim..

Neden yoldayim.. gercekten kendimle kalabilmek icin mi? gecen zamanda bir sey farkettim. ben kibirli bir adamim..bunu sesli soylemek hic kolay ve keyifli degil, ama dogrusu bu sanirim.. Eskiden bu tanimlama icin gururlu, onurlu gibi sifatlar secerdim. ama su iki ayda yasadigim onlarca tecrube bana yasadigim sorunlarin cogunun kibrimden kaynaklandigini gosterdi. Kibrimin, egomun bir adim one ciktigi bu durumlarda hep hakliydim (bu satirlarda hala hakliydim demek ayrica garip) ama sonuclarinin nefsimden baska kimseye faydasi olmadi..

Kochi'de sinirlendigim bir durumun ardindan kendim icin kullandigim, aklima ilk gelen kelime buydu. her zamanki gibi baskalarinin umursamayacagi bir konuda, sirf haksizligi ispat icin uzun sureli bir tartismaya girdim ve gunun sonunda kendimle ilk kez gercekten yuzletim sanirim..

O gunden sonra daha dikkatli, bu halimin farkinda olarak yasamaya calisiyorum. en keskin koselerimden birini yumusatmak mumkun olur umarim..

Yolda olmanin en buyuk artisi kendinle gercek anlamda yuzlesmek sanirim..ve ilerleyen gunler, bana bunun gibi detaylari gostermeye faydali olursa, en buyuk kesif kendimle alakali olacak galiba..


Kisisel huzur ve tatmin icin henuz hic bir kitaba, inanca, disipline inanamadim. baska bir deyisle, inandirilamadim.. icimdeki en buyuk bosluk bu olabilir, belki yolculuk sebebi de..

dinleri, dua rituellerini, kurallari kabullenemiyorum bir turlu.. inanc hakkinda okudugum, ogrendigim, izledigim her yol, kayaliklara carpan dalgalar kadar etkisiz. Beni asindiran ve sekil veren tek nokta da tum bu birikimlerin uzerime oturmamasi uzerine..


35 yasima kadar vicdandan daha degerli bir yol gosterici bulamadim.. Ve vicdanin, guleryuzun, herkese esit olmanin ibadet yollarindan gectigine de inanamadim..belki kotu orneklerinde etkisi vardir bunda, a,a daha cok sonuclarin kurallara baglanmasi kavramina, oduller ve cezalar dunyasina kendimi birakamadim..

Ve geriye kendimden baska bir araci kalmadigini, en azindan bulamadigimi farkediyorum..

Dua eden, inanc evlerini duzenli olarak ziyaret edenleri kiskaniyorum.. hayatlarindaki amaclari yani sira, araclarini da bulmus durumdalar.. Keske benim de pesinden kosacagim bir cennetim olsa..

Bu cikmazda kendime donmekten baska secenegim kalmiyor. 

Simdiye kadar yaptigim arastirmalarda, kendinden baska bir yola, kurallara, rituellere en az dayanan, ozunde tamamen kendini kesfetmek uzere bir yapi olan Vipassana'yi bulabildim.. bireyin tamamen kendi ile kaldigi, konusmanin olmadigi, maddi dunyadan en az 10 gun tamamen koptugun bir surecin aci verici olmasi normal, ama bunu kabulleniyorum..

Vaad edilen sonuclar icin kisa bir zaman ve az sayilabilecek bir diyet denilebilir bile..

Belki bu yol bana kendi "kumsalimi" bulmamda faydali olur. Cunku tek araci ben olacagim ve kendimle hic olmadigim kadar yuzlesme sansim olacak.. ki nefs icin bundan buyuk bir kapisma ve hesaplasma yok bence.. 

Yoga'nin faydalarini da gormezen gelmek mumkun degil. O da bir cozum olabilir belki ama hem yolu uzattigina, hem de "oz"e inmeye (ya da cikmaya) kurallar koymasina isinamadim yine..

Ornegin et yememek gibi kisitlamalar, yaratilmis dunyaya hakaret oncelikle.. Ihtiyacindan fazlasini tuketmeyi elbette savunmak mumkun degil..Ama milyarlarca insan, binlerce yil  mavi sulardan, inegin, kecinin, tavugun yumurtasindan ve sutunden faydalanir, gerektiginde ayni kaynaklarin etini kullanirken; ozel ve "aydinlanmis" olmak icin bu bahsedilenlerden uzak durmak yaradana hakaret bence.. Sen yarattin ama ben almiyorum tesekkurler demek.. 

Doganin isleyisi bile insanin hayatta kalmasi, vucudun temel ihtiyaci olan proteni kolaylikla elde edebilmesi ve gelismesi uzerine. buyuk bas ve yirtici hayvanlar icin avcilik yapamadigi, otla beslenmek zorunda kaldigi donemde yumurta veren tavuk, sut veren inek olmasa, denizden balik bulamasa nasil devam ederdi nesiller.. Sut veren buyuk-kucukbas hayvanlar eger sagilmazlarsa agrilar basliyor. bunu dogada basarabilecek tek varlik da insan.. Sonra da cikip ben vejeteryanim diyorsun.. 20'lerinde, 30'larinda her seyi tadip vejeteryanim demek kolay. Dogar dogmaz (ve dogmadan ana karninda) sutle, peynirle, balikla, kirmizi etle degil de pirinc ve mercimekle beslensen bakalim hayat nasil baslardi ve ne kadar gelisirdin..

Misafir oldugumuz bu sofra bizim ihtiyaclarimiz icin, reddetme luksumuzun ya da sebebimizin olduguna inanmiyorum.. bir Aborjin, bir Bushman, bir kizilderili etten faydalanabiliyorken; bir doktrinin en temel ve saf benim diyerek bunlari reddetmesi acikcasi farkli olma ve ukalalik gibi geliyor. Yoksa "asana"larin ne kadar onemli, degerli ve insana faydali oldugunun farkindayim elbet. Bir gun hic birakmamacasina baslayacagimi da biliyorum zaten..

Ve en cok bu ve benzeri kisitlamalar sebebi ile isinamadim Yoga'ya, Budizm'e, Hinduizm'e..Cok ictigim ya da deliler gibi protein tukkettigim icin degil, bu kisitlamalarin yaradilmis ile araya engel koydugunu dusundugum icin.. Cunku yaradan hakkinda ispatlanamamis cok cesitli bakis acilari ve teoriler olmasina ragmen yaradilmis tam da karsimda.. Ve bunu goz ardi etmeyecegim..




8 Şubat 2014 Cumartesi

En Guzel Sari - En Guzel Kirmizi : Vietnam




Vietnam beni sasirtti. 

Ani sekilde degisen planim ve Laos yerine Vietnam’a gecisim sebebi ile dersime yeterince calisamamistim (hos, vaktim olunca da pek calismiyorum ya). Tek bildigim yolda tanistigim herkesin ulkeyi Kuzey ve Guney diye ayirmasi, insanlarini yok asagilar iyiymis, yok Hanoi tarafi suratsizmis gibi kategorize etmis olmalariydi. Ama tamamen aksini soyleyenler de oldu. O yuzden her zamanki gibi kimseye kulak asmayip, beklenti yaratmadan kendi tecrubeni yasamak en iyisi..

Bir kere cografi acidan neredeyse bir fenomen bu topraklar. Haritayi elinize alip baktiginizda ulkenin ne kadar sacma bir sekle sahip oldugunu goruyorsunuz. Bulimia olmus modern kadin gibi incecik ve kucuk duruyor. Ama yuz olcumune gore Ingiltere’den buyuk. Ve bu ince uzun yapi sebebi ile Kuzey-Guney diye ayirmak cok daha kolay oluyor.

Biz Vietnam’i sadece Amerikalilar’dan ve elbette Rambo’dan ogrendik. Onlar da gunah cikardiklari zamanlar haric hep ocu gibi, seytan gibi gosterdiler bu milleti. Benim zihnimde yillarca tarafsiz bir bakis acisi olamadi hic, Hollywood  her zamanki gibi isini iyi yapmis..

Yakin tarihi kisaca biraz anlatacagim, boylece neler yasandigini daha iyi anlamak mumkun olabilir.. 19. Yuzyil sonlari ve 1940’lara kadar Fransizlar ulkeyi Indochina catisi altina alip istila ediyorlar. Bu doneme kadar yaklasik 1000 sene boyunca, yani Cin’den bagimsizliklarini aldiklari zamandan beri, sinirlari guclu dusmanlarla cevrili olmasina ve defalarca saldiriya ugramalarina ragmen hic bagimsizliklarini kaybetmemisler. Fransiz istilasi ile bir ilk gerceklesiyor. Ve Kuzeyde bir lider, Ho Chi Min; kuvvetlerini toplayip Fransizlara savas aciyor. Ve bunu yaparken tarih sayfalarini tamamen degistirecek bir olaylar dongusu yasaniyor. 

Ho Chi Min (Kisaca "Uncle Ho") Amerika Birlesik Devletleri’ne mektup yazip Fransizlari ulkeden kovmak icin yardim istiyor. Amerikalilar bunu kabul etmediklerinde ise ayni yardimi Rusya’dan talep ediyor ve Moskova hemen silah ve muhimmat, ayrica egitim yardimi ile beraber para yolluyor. Bu gucle kuzey ordulari Fransizlari ulkeden atiyorlar. Ve memleket kizila burunmeye, komunist olmaya basliyor bile. Ho Chi Min ulkeyi birlestirmek icin guneye saldiriyor. Amerika’nin eteklerinin tutustugu donem de buraya denk geliyor zaten. Yani ilk teklif kabul edilse tarih bambaska sekilde yazilirdi..

Bizim filmlerden bildigimiz savas bu andan sonra basliyor (bilmeyene not: ilgilenenler tarihe “Pentagon Papers” diye gecen ve Pentagon’un savas cikarmak icin nasil yanlis belgeler yarattigini ve tarihin en buyuk skandallarindan birinin nasil orataya ciktigini okuyabilirler. Bu belgeleri ortaya cikaran New York Times’in devlet eliyle ayni gun toplatildigini, ama NYT’in kendi devletini, kendi mahkemelerinde dava etmesine ve o hakimlerin kendi devletini suclu bulabilmesine sasirabilirsiniz. Tabi bugun bizim demokrasimizle kiyasladiginizda. O sevmedigimiz ulke bu yuzden bu kadar buyuk bir guc galiba) . 


Ve yillarca suren catismalarin sonunda Amerika evine rezil olup kuyrugu bacaklari arasinda donerken Ho Chi Min, Kuzey Guney sinirini ortadan kaldirmis bir lider olarak tarihteki yerini aliyor. Ama bu sinir tamamen siyasi olarak kalkmis durumda. Kuzeyliler savas sirasina guneylilerin Amerikalilara yardim etmesini (ya da isyan etmemesini), guneyliler de kuzeylilerin gelip o hisimla mezarliklar dahil her yeri yerle bir etmesini affedemiyorlar. Ama yeni jenerasyonun bunlarla ilgilendigi pek yok. 

Ve Amerika, burnu buyuk Amerika. Hukumettekiler bu gururlu halki ve tarihlerini biraz okumus olsalar, o savasa girmeyi bir kez daha dusunurlerdi muhtemelen..

Ho Chi Min burada Ataturk gibi ve saygiyi sonuna kadar hak ediyor. Sadece savas kazanmasi ile degil, ulkenin durumu ve 30-40 yil sonra insanlarin egitim seviyeleri, mutluluk halleri, kendine yeten ekonomisi ile temelleri dogru atilmis bir siyasi olusum var ortada.. Gecen sene %8 buyumus bir ekonomiden soz ediyoruz. Vietnam kesinlikle bu topraklarin yukselen yildizi.



Ne Yaptim Ne Ettim :


Ulkeyi gezmenin klasik rotasi Kuzey’den Guney’e inmek. Belki de o yuzden insanlar Kuzey’i o kadar sevmiyorlar bilemiyorum. Daha sakin, turistle daha az ilgili ve parasini koparmaya calismayan, umursamayan bir toplum var burada.. eller havaya yasasin dolar demiyor kimse. 

Zaten Vietnam genelindeki en hos yanlardan biri Guney Asya’da hic bulamadiginiz bir ozellik. Size gormezden geliyorlar. Garip, uzayli gibi gozlerini dikmiyor kimse, siz iletisim kurmazsaniz genelde kimse ilgilenmiyor (saticilar, moto taksiler ve dunya tatlisi, ingilizce gelistirmek isteyen gencler haric).  Ve Hanoi’de ucaktan inip bu manzara ile karsilasinca, guneyin sabahlar olmasin hali insani cezbediyor, ya da yanlis izlenim birakiyor olabilir..


Ama tabi benim gibi tam tersi rota yapanlar da var.. Ve bunu yapmanin en guzel, en eglenceli ve ideal yolu motosiklet satin almak. 100-luk, 125’lik manuel ve evladiyelik, eski ama tas gibi hondalar cok populer. Herkes bir uctan satin aldigi motosiklet ile tum kiyi seridini boydan boya gecip diger tarafta (Hanoi ya da Ho Chi Min) satiyor. Pek para da kaybedilmiyor, ozellikle ulkeden cikis icin zamaniniz varsa ve olu fiyatina satmak zorunda degilseniz. Motosiklet fiyatlari 200-300 dolar arasi degisiyor ki cok ama cok ucuz. Hele iki kisi iseniz kesinlikle kacirilmamasi gereken bir sey. Mesela TET (Vietnam yeni yili. Atimiz oldu bu sene) zamanina denk geldigim icin ulasima inanilmaz paralar odemek zorunda kaldim. Eger iki kisi motosiklet satin alsak neredeyse ayni paraya her yeri benzin dahil gonlumuzce gezebilirdik. Ve oyle ruhsat derdi filan da yok :) Buraya bir kez daha gelip ulkeyi motosiklet ile gecmek ilerideki hayallerimden biri artik.

Ama bireysel olarak motosiklet kullanmak istemiyor ya da bilmiyorsaniz nefis bir secenek sunuyor Vietnam gezenlere. “Easy Rider” denen, guclu manuel motosikletler uzerinde artci olacaginiz, surucu ve rehber olarak yerel biri ile herkesin goremeyecegi yerlere gitmek, lokal hayati tanimak da ayrica tarifsiz. Fiyatlarini da pazarliksiz arastirdim. 5 gunluk bir tur yaklasik 250 Euro civari. Tatil gecirmeye gelen insan icin ucuk fiyatlar degil.. ve bunu istediginiz sehirde istediginiz yerlere gore kendiniz programlayabilmek de mumkun..

Tabi soylentisini cok duydugum ama terube edenine rastlamadigim bir noktayi da paylasmak lazim.. resmi olarak uluslararasi ehliyet burada gecmiyor. Yani motosiklet kullanmaniz yasal olarak yasak. Eger ornegin benim gibi ehliyetinizde (uluslararasi ehliyet degil, o baska bir sey) motosiklet kullanabilme ibareniz varsa ingilizce indirilmis aciklamalari yaniniza almaniz ve gerektiginde gostermeniz gerekecektir.

Ama genelde herkes yasak olarak arac kullandigindan, bazi cakal Vietnamlilar’in gelip bilerek size carptigindan bahsediyorlar. Nasil olsa suclu sizsiniz. Ve karsiliginda para istiyorlarmis. Tabi hala hayattaysaniz. Dedigim gibi hep soyleni bunlar. Aksini yasayan onlarca insanla tanistim, guvenli sekilde kuzey guney yapanlarla. Ama bu ihtimali de bir kenara yazmak gerekebilir..

Karayolu altyapisi cok geride kalmis topraklarken, tipki Laos ve Kambocya’da oldugu gibi, Cin parayi bastirip yollar yapmaya baslamis burada. Tabi kendisi de kullanabilsin diye. O yuzden altyapi da hizla gelisiyor. Bir cok yerde kaliteli asfaltlar uzerinde ilerliyorsun..

Kambocya’dan Vietnam’a girisin en kolay ve sorunsuz yolu otobus ile sinir gecmek (Phnom Phen’den 10-14 dolar). Sinir gecisi 15 dakika suruyor surmuyor (tabi ben her zamanki gibi sabahin koru bileti aldigim ve kalabalik olusmadan gectigimden de olabilir). Ya da yine Phnom Phen’den 20 kusur dolar civari odeyerek botla sinira kadar gidebilirsiniz. Oradan tekrar arac bulmaniz lazim. Ama nehir gecisinin cok keyifli oldugunu duydum,maddiyat kisitim olmasa o yolu tercih edebilirdim.



Ho Chi Min – Saigon


Bir kere ortada bir isim karisikligi var. Phnom Phen’de acentalarin duvardaki tarifelerden Saigon bileti arastiriken hic birinde aradigimi bulamadim. Sonra ogrendim ki Vietnam sehrin adini degistirmis :) Fransizlarin koydugu ve kullandigi Saigon yerine kendi liderlerinin ismini bu gayri resmi baskente, hayatin merkezine vermisler.. ama sehirde herkes ikisini de kullaniyor. Dogru diye bir sey yok anlayacaginiz.

Tum otobus firmalari, sehirler arasi ya da kambocya otobusleri hep tek bir yere kadar geliyorlar. Sehrin tam merkezine, backpacker dunyasina.. bu da farkli bir nokta; genelde sehrin  icinde ama merkeze uzak bir yerlerde durulur ki kucuk esnaf (moto taksi, tutktuk) sizi somurup para kazansin. Ama sehrin en cafcafli yeri olmasina ragmen otobusler ortada fink atiyor.

Sehir buralarda alisik olmadigimiz kadar akilci bir planlama ile "bolgelere" bolunmus. Haliyle gideceginiz yerleri bulmak cok kolay hale geliyor. Hayatin aktigi yer “District 1”. Ve herkes gibi sizin de (Hilton’da filan kalmayacaksaniz) geleceginiz yer  “Pham Ngu Lao” olacak. Burasi bir tarafi park, diger yani bir kac paralel sokakta barlar ve kalacak yerlerin oldugu uzunlamasina ve enine bir yasam alani. Etrafi gezmeyecek olsaniz bu bolgeden cikmaniza gerek yok. Herseyin ucuzu, kalitelisi, turisti midesini bozmayacak malzemelisi hep burada.. Kho San gibi dusunebiliriz, ama daha sicak ve daha az it is kakis var.. ama cok daha sicak ve alcakgonullu bir hal var ortada. tabureler sokaga atiliyor ve herkes omuz omuza iciyor birasini. oyle ki bazen sokakta yurumek zor hale geliyor. tavuk kanatcilar, deniz urunleri satanlar her kose basinda. oturdugunuz yere servis yapiliyor. ucuz draught bira 50 kurus. ve tabi herkes sarhos :)


Ben otobusten iner inmez sokla basladim Vietnam’a. Atm kartim 8-10 tane denememe ragmen tum makineler tarafindan reddedildi. Panikle ne yapacagimi dusunurken daha once denedigim bir makine bu sefer bir 100 dolarlik dong vermeyi lutfetti. (en fazla 2.000.000 dong, yani 100 dolar cekebiliyorsunuz ve bankasina gore 1 dolardan 3 dolara kadar komisyon kesiliyor). 


Saat oglen 1 gibi oldugundan sirtimda cantam rahat rahat 5-6 farkli hostel gezip sonunda ilk denedigimi tercih ettim. La Famillie diye, guzel bir restoranin ust katinda 4 yatakli (ranza degil), ferah, televizyon ve modern bir banyosu olan dormitory’ye 5 dolar vermek oldukca iyi geldi. Gece sokaktan gelen muzik benim gibi zor begeniri bile uyuttuguna gore herkes kalabilir demektir. Ama illa sakin yer isterseniz “Hem 84 Bui Vien” tarafini tercih edebilirsiniz. Parki ve ana caddeyi paralel kesen bir cok sokaktan sadece biri.. Sakin ama odalardaki kalite acisindan bir sey diyemem cunku gormedim. Daha dogrusu gordum de geceydi emin degilim :)

Ben HCM’i cok ama cok begendim. Insanda yasanacak sehir hissi uyandiran yerlerden biri. Renkli, enerjik, pozitif ve yasan bir sehir. Sehrin her noktasinda spor yapan, her yastan insani gormek mumkun. Bir cok park (duyuyor musun TopBAS) sehre serpistirilmis ve kitap okunan, uyunan, yurunen, badmington oynanan’ aksamlari toplu dans dersleri alinan bir dunya var iceride. Ve bu parklara ulasmak neredeyse kapinizdan cikmak kadar yakin ve kolay oldugundan insanlar bu tip bir yasami benimsemisler..  

Parklarda saatlerimi gecirdim, spor yapan bir cok insani seyrettim.. Bir kere bile tartisma yasandigina sahit olmadim. Sadece gulen, hata yapinca da gulen, kazaninca takim arkadasina gulen, kaybedince yine gulen, kenarda oturup onlari izleyen down sendromlu cocuga gulumseyen garip bir insanlar toplulugu var bu sehirde..


Ve tabi trafik.. Yollardaki motosiklet akinini, yogunlugunu tarif etmek neredeyse mumkun degil. Sehrin kendisi gibi, hic durmayan bir trafik var hayatin icinde.. yuzlerce motosiklet (her 50 aractan biri araba genelde) surekli ve her yonden karsiniza cikiyor. Arkanizdan geliyor, ters yonden burnunuzda bitiyor. Ve karsidan karsiya gecmek her seferinde bir macera.. alistiktan sonra her gecis icin kaldirimin kenarina geldiginizde yuzunuzde bir siritma beliriyor, ilk seferki tedirgin ve stresli halin aksine.. 

Baktiginizda intihar gibi gozuken ama ilk adimi atar atmaz yolun kendi kendine acildigi ve suruculerin size gore pozisyon ve hiz belirledikleri bir bilgisayar oyunu gibi.. en onemlisi durmamak, korkmadan harekete devam etmek ve mumkunse trafigin geldigi tarafa dogru duz bir cizgide ilerlemek.. HCM ve trafik, hayatimin unutulmazlari arasina girdi bile.. bu deneyimi unutmak mumkun degil, ya da baska bir yer ile kiyaslamak. Hindistan yollari ve trafigi sanki bagdat caddesinde karsidan karsiya gecmek gibi burasiyla tartiya koyunca..






Bir de bu asagidaki fotograf size bir sey hatirlatiyor mu acaba :) 

 



Sehirde neredeyse her sey yurume mesafesi, o yuzden bisiklet kiralamaya gerek yok. Ozellikle "Reunification" Muzesi cok ama cok carpici. Savasi yabanci gazetecilerin fotograflari ve yazilari ile anlatan, 3 katli kocaman bir kompleks. Ben her satiri okuyarak yaklasik 3 saatimi gecirdim. Ve Hollywood’un bizden neler sakladigini, yokmus gibi davrandigini ogrendim. Ilk kez “Agent Orange” neymis bu muzede gordum, ve bu yasima kadar haberim olmamasindan utandim.. 






Daglik arazide ve tunellerde baslarinin belasi olan Vietnamlilar’i saklandiklari yerlerden cikarmak icin kullanilan, tum bitki ortusunu ve topragi yok eden kimyasala verilen isim "Agent Orange". Ve etkisi tabi ki cok agir olmus insanogluna. Mutasyona ugramak neymis anliyorsunuz. Gercek X-Men bu topraklarda yasiyor, hem de 2-3 jenerasyondan beri. Etkileri hala devam ediyor, tipki ayni gazi soluyan kimi amerikan askerlerinin cocuklari ve torunlarinda oldugu gibi..


Mutasyona ugramis insanlarin fotograflarini gormek kolay degil. 2 boyutta hic bir kare beni o fotograflar kadar etkilemedi.. Ve bunu yapan Amerika’nin on yillar sonra ozur dilemesi ama hala aci cekenlere ve ailelerine gerekli tazminatlari odememesi.. ortada tarifsiz acilar var, ve bunlarin bedenlere, nesillere yansiyan karsiliklari.. savasin kendisi zaten cok agir, ama kimyasal kullanmanin sonuclarini tarif edemiyorum. Umarim bu satirlari okuyan herkes google’a yazip iki dakika bile olsa arastirir ve fotograflari gorur. Benim gonlum oradaki fotograflari cekip paylasmayi kaldirmadi.. 

Ve tabi unutmadan, Taksim direnisi sirasinda ortaya atilan ve kanitlari bir cok direniscinin bedenlerinden ortaya cikan “portakal gazi” da adini buradan aliyormus, sonradan ogrendim.. bakalim bizlere etkileri nasil olacak..



Sehirde gorulecek cok sey var ama en cok hakeden yer bu muze. Gerisi biraz tirt acikcasi. Posta ofisi meshur bi yer ama super gereksiz, Paris’teki Notre Dame klisesinin aynisini nedense buraya da yapmislar, orjinali varken insan neden gider orayi gorur bilemedim..







Meshur bir marketleri var (burada market ve pazarlari duzene koymak icin buyuk binalarin icine yerlestirmisler. Genelde iki katli bu hangarlarda ne ararsaniz bulmak mumkun, ama zamanla binanin disi da ici gibi doldugundan espirisi azalmis. Yine de turistlerle full cekiyor). Kaldiginiz yerden 10 dakika yurume mesafesinde ve ozellikle geceleri muthis bir yasam alani ortaya cikiyor (binanin ici kapandigindan). Hem hediyelik esya ve kiyafet, hem de cesit cesit sokak restorani peydahlaniyor. Accuk ortalama uzeri fiyatlari var ama bir kere de olsa denemek lazim.  Deniz urunlerini onunuzde mangala atip aninda servis yapiyorlar, akliniza gelecek her cesit mutfagi burada bulabilirsiniz. Ama zaten Vietam mutfagi cok lezzetli, baska sey denemenize gerek yok..

Bir de sokaktaki kucuk baget sandvicler yerine yine ana sokagin sonunda (bati yakasi) BMV diye bir dukkan var. Subway tarzi sandvicler hazirliyorlar ve 1 dolar civarina deli gibi malzeme koyduklari buyuk bagetlerden almak mumkun. Her gun oradan beslendim, ozellikle sabahlari.. Yine BMV’yi solunuza alir biraz daha devam ederseniz,  kosedeki dukkanda simdiye kadar yedigim en guzel Pho Bo’yu bulabilirsiniz (Vietnam geleneksel corbasi. Pho corba demek, Bo biftek. Corbanin sonuna gelen ek icine ne oldugunu belirliyor. Bu kadar lezzetlisini, bol ve kaliteli malzemelisini yolda bir daha hic bulamadim - 1.5 dolar)

icmek de dert bu meredi. eminim ki sofralara konan ve ozellikle kucaginizin, bacaklarinizin kirlenmesini onleyen kumas peceteleri (hani hicbirimizin kullanmadigi) Fransizlar bulmuslardir. Burayi istila edip Pho'yu ictikten sonra ust baslari rezil olunca boyle bir cozumden baska careleri kalmadi herhalde. belki 30 kere ictim, 30 kere ustum basim batti. her yere sicriyor namissiz.. ama o kadar lezzetli ki her seye degiyor. 

Saglaklarin tahta cubuklari sag ellerine, metal kucuk kasiklaria da sol ellerine alip icmeleri lazim ki isler kolaylassin. genel kaide bu.. ayrica cok aci olmayan kesilmis kirmizi biberleri ekleyip limonu keyiflerine sikmalari, uzerine de biraz soya sosu eklemeleri onerilir. buradaki soya sosu migros'ta satilana benzemiyor. tuzlu degil ve gercekten lezzet katiyor. Ayrica et suyun icinde pissin diye biraz bekleyin ve icmeye suyundan baslayin, boylece sicrama ihtimalini de azaltirsiniz ama sonuc degismiyor, sadece batan alani degisiyor :)






Sehir gece gunduz surekli bir cekim hali icerisinde..yururken gordugun bir sokaga daliyorsun, o baska bir sokaga ve bir baskasina cikariyor, saatlerce yurumek ve keyif almak mumkun. Her kose basi yepyeni ve baska bir yere aciliyor. Burada is bulsam kalirim diyecek kadar cok sevdim HCM’i.. 




Sehrin kendisi disinda etrafinda yapilacaklar da bol. Ozellikle “Cu Chi Tunnels” diye gecen, kambocya sinirina ve sehre 1 saat mesafede (tam ortada), savasin en agir ve uzun catismalarinin yasandigi bolgeye duzenlenen turlara mutlaka katilin (5 dolar, ayrica bir o kadar da bilet parasi oduyorsunuz). Amerika’nin bu topraklarda nasil rezil rusva oldugunu ve kazanmasinin neredeyse imkansizligini kendi gozlerinizle gorun.. Topraklarini savunmak icin aylarca deliklerde yasayan Vietnamlilar’i takdir etmemek mumkun degil. Ve bunun icin yer altina bocek gibi tuneller kazan, neredeyse karinca yuvasi delikleri kadar genis bosluklardan temiz hava alabilen, hastane ve mutfak dahil tum yasamlarini boyle geciren insanlari takdir etmemek de..

Isteyene gezi alaninin icindeki poligonda her tip silah ile (M1 Garand, Thompson bile vardi, icim gitti. Ah call of duty aaaahh) atis yapmak da mumkun..











Ve en az 1 gunluk Mekong nehri turuna katilip bu kutsal ve gorkemli nehrin, Tibet’ten baslayan uzun yolculugunun denizle bulusmasini gorun. Pirincten yapilan ve yenen transparan kagitlari tadin, kobra ve akreple bekletilen sise ickilerinden icin. Mumkunse de bisikletle katilabileceginiz ve su uzerinde daha fazla zaman gecireceginiz turlari secin..









Bugun gitsem tursuz Mekong’a iner, kendim dolasirdim. Ozellikle Home stay’lerde kalmak ve ucuza yatak bulmak mumkun. Bisiklet ile dolasip, yuzen marketleri sabah cok erken dolasmanin yolu da bu zaten, ya da iki gunluk turla gidip, cok erken kalkarak bunu deneyimlemek..

Ve sonunda, yedigim en guzel PHO BO’yu da arkamda birakar kisa sure kalirim dedigim HCM’de 5 tam gunun sonunda zorla ayrilabildim..



Guney Vietnam – Mui Ne


Aslinda Mui Ne’ye cok gelesim yoktu ama bir sonraki hedefim Hoi An sehri cok uzak oldugundan kucuk bir ara nokta bulmam gerekiyordu. Burayi meshur yapan tek aktivite Kite Surf ve Wind Surf.  Kent ruzgar sporlarinin kabesi olmus. Ama ortada kisa ve dar bir kumsal, surekli onuzden kayip giden onlarca Kite Sorfcu olunca caniniza susamadignizdan denize en fazla dizinize kadar girip geri donuyorsunuz. Zaten ruzgardan kumsalda adam gibi oturmak da mumkun degil. Bir de tum sahil seridini resortlar kapladigi ve yoldan kumsala inise izin vermedikleri icin neredeyse herkesin kapidaki gorevlilerle tartisma hikayesi mevcut..

Mui ne’yi ozel yapan ikinci durum biraz garip. Otobusten inip kalacak yer ararken farketmeye basladim ama gece iyice su yuzune cikti. Burasi tamamen rus istilasi altinda. Inanilacak gibi degil, tabelalar, menuler hep kiril alfabesi. Rusca muzikler, rusca kitaplar, rus radyo yayinlari ile Antalya’ya gelmis gibi hissediyor insan. 

Tek iyi yani cok uzun zaman sonra gercekten muhtesem kadinlari ardi ardina gormek ve goz ve gonul pasini temizlemek oldu.. sonradan sorusturunca ogrendim ki  Ruslar (komunizm kardesligi) 15 gunlugune ulkeye vizesiz giris yapabiliyorlar. Ve bu donemde Turkiye’de hava soguk oldugu icin tek ucakla kisin ortasinda gunese kavusmak mumkun..   

tabi bu istila sebebi ile fiyalar ucmus, ortalama fiyat bulmak bile zor.. ve her turlu deniz urununu ve timsah etini deneyebilirsiniz (hayatimda gormediklerim dahil). 




Ayrica surekli bagiran, sarhos, gobekleri gomleklerinden tasan rus erkeklerinin golgesinde huzur bulmak da cok zor. Iyi ki tanri bu heriflerin kadin versiyonlarini uretmis. Evrende kesinlikle dualite var..

Ben burada “Keng” diye bir guest house’un dormitory’sinde kaldim. Zaten kambocya’ya girdigim andan itibaren yaklasik 1 aydir normal odada da kalmiyorum. Iyice alistim. Ve gunde 5 dolardan fazla odememek de ayrica guzel.. Keng tertemiz ve cibinlikleri de olan, genc ve dunya tatlisi bir anne ile kizinin cekip cevirdigi bir yer. Yemekler de hem ucuz hem lezzetli. Dusuk butce icin bicilmis kaftan..





Mui Ne’de ruzgarli aksiyonlar disinda yapacaginiz iki sey var. White-Red Dunes (kum denizi) ve Fairy Stream diye gecen, kisa bir derenin kenarindaki Kapadokya tadindaki dogal olusumlari gormek. Bunun icin ya tura katilacaksiniz (6-10 dolar) ya da motosiklet kiralayip kendiniz gezeceksiniz. Ben buranin yollari gorece sakin oldugu ve dormitory’de kalan rus bir kizdan ogrendigim uzere turlar cok kalabalik oldugundan keyifli gezmek icin 5 dolara bir motosiklet kiraladim.. iyi ki de oyle yapmisim. Neredeyse kimse yokken fairy stream’i ve White Dunes’u (25 km uzakta) gormek mumkun oldu. Ama iki yer de beni cok etkilemedi. Sadece bunlar icin yolunuzu degistirmenizi onermem. 











Onun yerine uzerimdeki kiyafetler yeterli degil diye tercih etmedigim DALAT’a gidebilirsiniz. Kolonyel donemden kalan ve oldukca keyifli zaman gecirmeyi garanti eden sessiz sakin bir dag kasabasi burasi.. trekking ve kaya tirmanisi gibi aktiviteler de yapabilirsiniz.

Hoi An


Iki gunun sonunda yolumu Hoi An’a cevirdim. Ama su TET yuzunden otobus fiyatlari iki katindan fazla artmis durumda. Trenler zaten aylar oncesinden dolmus. 

Otobuslere de yalvar yakar yer bulabiliyorsunuz. 17 saatlik yol icin bir cok acentaya sorduktan sonra bana muhtemelen aciyan bir tanesi 50 dolarlar civarinda degil de 36 dolara bilet satti. Bu bile bugune kadar ucak disinda odedigim en pahali bilet.. ve gecikmelerle 20 saati bulan yolculugu tek bir sofor yapti, bildigin kelle koltukta vardik. 36 dolara bu kadar oluyor demek ki. Otobus standartlari da cok kotuydu. Havalandirma kapaklari bile kirilmisti. Ama yanimda kucuk ve dar “duck tape” tasimanin faydasini bir kere daha gordum. Bu bantla havalandirma kapagini kapattim ve gece usuyup hasta olmadim..

Hoi An’i meshur eden sehrin kendisi. Sehirde zamaninda sirayla hukum suren Japon, Cin ve Fransiz mimarisini tamamen korumuslar. Dolayisi ile de cok ilginc bir karisim cikmis ortaya. Hem de nehir kiyisinda kurulu oldugundan cok guzel kareler yakalamak mumkun. Tum bu olumlu gozuken yanlarina ragmen plastik bir yer haline gelmis bence. Ruhu olmayan, sadece disi guzel garip bir yer. 

Binalar nefis ama iclerinde hediyelik esyadan baska bir sey satilmiyor. Tam bir turist kucaklama tarifesi uygulaniyor haliyle. Burasi biraz emekli olmus anne baba tatil yoresi kivaminda.

Bisikletsiz dolasmak cok da kolay degil. Ben ilk gun yanlislikla (ve iyi ki) cok genis pirinc tarlalarinin ortasina dustum, bisikletle 1 saatten fazla daracik toprak yollarda bu kanallarin arasinda dolasmak cok iyi geldi. Bu surpriz sayesinde Ilk kez Vietnam hissettim diyebilirim. 





Zaten gunun sonunda da burada bir gun daha gecmez diyip ertesi sabaha Hue biletimi aldim.. isteyen “My Son” denen eski kalintilari gormeye de gidebilir.. motosiklet kiralayip gitme turdan daha eglenceli olacaktir. Yol tertemiz ve sakin cunku..









Tet’in en guzel yani her yerin sapsari ciceklerle donatilmis olmasi. Bu Tet’in resmi rengi, tipki bizim yeni yilimizin kirmizi olmasi gibi. Ve Hoi An bu konuda en guzel peyzaj calismalarinin yapildigi yer sanirim. Sokaklar, cafeler oldukca guzeldi..



Cok kotu bir yerde kaldigimdan otel oneremiyorum ama genelde kisi basi rakamlar 8-10 dolar civari. Ben yine 5 dolara sadece tuvalet banyosu ortak ozel bir odada kalmama ragmen standartlar cok dusuk oldugundan cok zorlandim. Biraz da o yuzden gitmek istedim sanirim..



Hue


Burasi Ho Chi Minh rejimi degistirene kadar kralligin baskentiymis. O yuzden muthis manzalar ile karsilasmak mumkun. Vietnam’in en cok begendigim yerlerinden biri burasi oldu.. sehir yine nehrin iki yakasina uzanmis. Iki uzun, modern kopru bu iki yakayi birbirine bagliyor. Ve Angkor sonrasi gordugum en gorkemli yapiyla burada karsilastim. 

Citadel diye gecen, imparatorluk sarayi.. o kadar buyuk ve gorkemli ki.. metrekare olarak Angkor’dan buyuk olabilir, emin degilim.. Zaten yapida net bir sekilde Khmer etkisini gormek mumkun. Yuksek, siyah tas surlar, etraf sularla cevrili.. ve iceri girince ortaya genis yesillikler, kralicelerin, krallarin, prenseslerin yazliklari cikiyor. Tek yapmaniz gereken yurumek ve yepyeni yerler kesfetmek.. ben yarim gunde rahat rahat gezdim.







Ben kaldigim yerden bisiklet alarak gittim ama herkes yuruyordu, mesafeler cok uzak degil. Zate otobusler size yine otel ve guesthouse’larin cok yakinina birakacak..

Hue’yi iskalamamayi gerektiren seylerden biri de “Royal Tombs”. Sehrin 15 km kadar disindaki bu kral mezarlari o kadar gorkemli, o kadar huzurlu ki insanin cikasi gelmiyor. Klasik tur 3 meshur mezari da kapsiyor.  Her birine giris neredeyse 5 dolar ve istediginizi secebiliyorsunuz. Ben katildigim turda rehbere maddi sebeplerle sadece ikisine girebilecegimi soyledim. O da beni sevmis olacak ki son mezara kapidaki gorevliler ile konusup beni bedava aldirdi.. guzel bir surpriz oldu.. mezarlari mutlaka gorun, pisman olmayacaksiniz..










Bu iki aktiviteyi birlestirmek icin en iyi yol bir tura katilmak. Normalde tavsiye etmem ama guzel bir kombinasyon yaratmislar ve kabul edilebilir fiyatlar (15 dolar civari). Sabah erkenden kalkip nehir botu ile mezarlari ziyaret edip ogleden sonra ayni bot ile citadel’e gitmek mumkun. Boylece isterseniz turdan kopup bu gorkemli yapiyi daha uzun sure gezebilir, sehre yuruyerek kendiniz donebilirsiniz..



Ninh Binh – Tam Coc


Tam Coc, Vietnam’in mutlaklarindan biri. Kartpostallarda gorulen fotograflarin bir cogu buraya ait. Karst - limestone denen dikine ve tek basina ayakta duran kayaliklar denizde degil, karada ve nehirlerin arasinda, pirinc tarlalarinin icine serpilmis durumda (ya da tam tersi). Internetten kalacak yer ararken ucuz bir otel buldum. 3 dolara dormitory deniyordu ve yorumlar oldukca iyiydi. Hue otobusu deli gibi giderek, varmasi gerekenden 2 saat once Ninh Binh’e varinca sabahin 4’unde, karanlikta ve sogukta kendimi sokakta buldum.. 

Ne yapacagimi dusunurken yukaridan birileri sanirim yardim etti de tam da o saatte aradigim otelin motosikletli bir gorevlisi bana yaklasip kartini gosterdi. 5 dakika sonra 3 gun boyunca yalniz kalacagim 5 kisilik dormitory’ye yerlesmistim bile..

Ninh Binh’de yapacak hic bir sey yok. Tamamen Tam Coc ve etrafi gordukten sonra donup yemek ve yatmak icin kullanilan buyuk bir sehircik.. merkezden Tam Coc 6 km. buraya bisikletle gidip etrafi gezmek, meshur kucuk ahsap botlarla nehir uzerinde dolasmak mumkun. Ayrica kayaliklar uzerinde nefis bir pagoda da cabasi.


Benim iki gunluk rotam su sekildeydi. Sabah, kaldigim Mini Quenn otelinin karsinindaki otelden 3 dolara bir dag bisikleti kiralayip en uzaktan baslamak uzere Hoa Lu’ya gittim (ana yoldan gidip sola iceri saptim, diger turlu ara yollardan baslarsaniz muhtemelen kaybolursunuz). 

Hoa Lu kadim zamanlardan kalan baskent. Dolayisi ile hersey cok eski ve gorulesi. Ve buralarda ilginc baska bir gelenek karsiliyor sizi. Mekong tarafinda da vardi gerci. Mezarliklar pahali oldugu, eskiden tapu diye bir sey bilinmedigi ve insanlar topragin onlara ait oldugunu kanitlamalari icin ailelerinin olumunden sonra mezarlarini pirinc tarlalarinin ortasina koyuyorlar. O yuzden de hicligin ortasinda bir cok mezar gormek mumkun..







Oradan ara yola sapip Tam Coc’a dogru devam ettim. Yol uzerinde Mua Cave denen 500 basamakla cikilan, muazzam manzaraya sahip yere ugradim. Mutlaka gorulmesi gereken cok etkileyici bir mekan.. ortada pek magara yok ama yukseklere ciktikca nerelerde gezdigini gorup dibin dusuyor..






Ilk gunu Mua Cave ile yaklasik 50 km yol yaparak tamamlayip ikinci sabah bu sefer Tam Coc’a gittim. Benim onerim bot gezisini buradan degil yanindaki baska bir noktadan almaniz. Tam Coc cok turistik olmus ve bir kisi fiyati 20 lira civari, diger yer ise 8 lira. Yapmaniz gereken tek sey pagoda isaretini takip etmek, pagoda oncesi sag tarafta Thung Nang tabelasini goreceksiniz. 

Burada unutulmaz bir bot gezisi yasayacaginiz garanti. Zaman zaman daralan ve genisleyen nehirde, dort yaninizda yukselen kayaliklar ve pirinc tarlalari icerisinde zaman nasil geciyor anlamak mumkun degil (1.5 saat). Zaten kendinizi surekli siritirken yakaliyorsunuz. Ve iki kere de oldukca alcak ve dar magaralara giriyor botunuz, isiksiz burnunuzun ucunu gormek bile mumkun degil.. benim sansima kurek ceken, HCM’den ailesini ziyarete gelen dunya tatlisi bir kiz cikti. Donuste de kendisine ve citi piti haline kiyamayip kurekleri bir sure ben devraldim..









Tam Coc rotasi iki gunu hak ediyor. Motosiklet ile bir gunde rahat rahat yapabilirsiniz ama bu cografyada yavas olmak cok keyfili. Durup fotograf cekmek, akliniza esen tarlalara girip ordekleri seyretmek hep bu yavaslik sayesinde.. ve eger cebinizde para varsa Ninh Binh degil de Tam Coc’taki butik otellerde konaklamanizi oneririm..



Cat Ba Island - Ha Long Bay


Vietnam’a gelip Ha Long Bay’de bir bot turuna katilmamak neredeyse ulkeyi bos gecmek demek. Ayni Tam Coc’da oldugu gibi, guney cin denizinin ortasinda yukselen sayisiz kayaligin arasinda “buyuk cruise”la ile gezmek cok ozel bir deneyim. 1 gunden 3 gune kadar cesit cesit tur opsiyonu var.

Ben arastirip 1 gece 2 gun icin Ninh Binh’den bir tura katilacagima ucuz yerel minibus ve feribot kombinasyonu ile kendi basima Cat Ba adasina gittim. Adanin neredeyse tamami milli park ve Ha long Bay turlarinin yapildigi yerin ortasi. Cruise’ler genelde Hanoi’den gelen turistleri Ha long sehrinden alarak adanin kuzey dogusuna goturup gezdiriyolar. Cat Ba’nin yerlesimi ise adanin guneyi. 

Haipong’da inip buradan bir “speed boat” ile adaya 7 dolar karsiligi ulasmak mumkun. Ve buradan katilacaginiz her tur cok daha ucuz. Adanin kendi guzellikleri de cabasi..

Sansim yine yaver gitti, oda ararken 4 yildizli nefis bir otelin (Sea Pearl) girisinde 5 dolara dormitory yazisi gorup inanamadim. Gercekten de 3 yatakli (muhtemelen satamiyorlar) odayi kogusa cevirmisler. Ben gittigimde de sadece genc bir ingiliz cocuk kaliyodu ve 2 gun sonra ayrildi. Neredeyse bir hafta tek basima havalandirmali, dusakabinli, lavabosundanda sicak su akan,asansorlu ve oda kapisi kartla acilan bir otelde cok komik bir paraya konaklama imkanina kavustum.. 

Aylar sonra ilk kez boyle bir luks ile karsilasinca bunye ne yapacagini sasiriyor tabi. Odada kettle vardi (aslinda yoktu yan bos odadan arakladim) sabah kahvemi ictim, aksam yatmadan premier lig maclarina goz attim. Bildigin cennet hali.. nasil dormitory ise artik :)

 
Ada beklemedigim kadar guzel cikti. Bir kere TET‘i burada kutladik (30 Ocak). 31 Ocak’da da Cin Yeni Yili kutlandi. Yani Hindistan’in divali’si ile beraber bir senede 4 kere yeni yil kutlamis oldum :) TET cok eglenceli idi.. bir cok kulturel farkliligi gozunuzle gormek ilgincti.. 






ornegin TET zamani olen ve “obur dunyaya” gidenlere yardim olsun diye sokaklarda kiyafeler, sahte paralar yakiliyor. Dumanlar gokyuzune degdiginde olenlere para ve elbise ulasiyormus.. yahu bunlara ev ve araba da lazim, yaksaniza evinizi diyecektim sustum :)



Adanin yakinlarda 3 tane plaji var. kucuk ve sakin bu plajlara gitmek icin dunya guzeli patikalar yapmislar. Kiyiya paralel merdivenler size bu plajlara bagliyor. Ben de aksamlari bu rotada toplam 1 saat kosup sporumu yaptim. merdiven inip cikmak ayrica zorlayici ve guzel oldu.. 

Ve tabi dalga sesleri kus seslerine karisiyor. Cok ama cok sessiz, doga ile ic ic, huzur dolu bir yer.. cin yeni yili sebebi ile istilaya ugramak bile bu guzellige golge dusuremedi.. bir baska ilginc sey, 3 plajda da birer resort olmasi. Ama disardan gelen kimseye hayir demiyorlar. Istediginiz kumsalda gonlunuzce hareket etmek serbest..




Milli parkin icerisinde cok guzel ve zor sayilabilecek parkurlari olan trekking rotalari var. basta odayi paylastigim ingiliz cocuk ve onun tanistigi bir grup, varisimin ertesi gunu boyle bir tura ciktilar ve beni de davet ettiler. Neredeyse insan yapimi hic bir yardimci olmadan, keci patikasi bile denmeyecek yollarda saatlerce yuruduk.





Bunun disinda Ha long Bay turlarina buradan katilmak mumkun. 1 gunluk olanlar 25 dolar civari ve kim daha uzununa katilsa (1 ya da 2 gece kalmali turlar) gereksiz diyor cunku 1 saat sonra gordukleriniz hep ayni oldugu icin heyecan kayboluyor. Onun yerine cok daha guzel oldugu soylenen La Han Bay (adanin guney dogusu) turuna katilabilir, neredeye tum gun kanolar ile yavas yavas gezebilirsiniz.. o da 20 dolar civari ama daha az trafik ve daha cok guzellik vaad ediyor..

Ben bir hafta kaldim ve bir o kadar daha da rahat rahat kalirdim. Huzurlu bir ada, ozellikle son 1 aydir neredeyse yine 2 gunde bir yer degistirdigim tempodan sonra cok iyi geldi. Vietnam’a donersem, bu adaya zaman ayirmak isterim..

Adanin bir diger surprizi yemek yiyebilmek oldu. Yolda yedigimden cok kisiyorum, ozellikle turiste hasirtingin yaptiklari icin mesela oturup bir yerde kahve icmeyi unuttum diyebilirim. Ya da normal bir restoranda normal bir yemek yiyemiyorum. 

Onun yerine sokakta oturdugun (ki gayet mutluyum bundan) basit yerlerde menunun en ucuzunu (bundan mutlu degilim) secmek yorucu oluyor bazen. Deniz kenarlarinda, nehir boylarinda dolasmama, taptaze deniz mahsulleri gormeme ragmen koca 5 ayda 1 kere taze balik yiyebildim.. ya da 2 kere filan hamburger. . insan menude surekli ucuz rakamlara bakmak istemiyor bazen.. Bosuna 12 kilo vermemisim :)

Adada tanistigim dunya tatlisi, Mr. Long diye bir lokanta sahibi bu sureci kisa sureligine de olsa degistirdi.. sahil boyunca neredeyse tum lokanta sefleri onun ogrencisi olmus, kendisi de gecen sene merkezdeki kucuk ve cok is yapan lokantasini birine devredip daha uzakta ve daha az kisiye keyifle yemek yapmaya karar vermis. Ama ne yemekler. Herkesin 2 kati porsiyonlari 3’de 1 fiyatina yemek mumkun. Ve cok ama cok lezzetliler.. 5 aydir ilk kez sofradan hep doyarak kalktim, karides bile yedim.. ya da sabahlari nefis ve tabaklara sigmayan pancake’ler ile kahve icmek cok iyi geldi. Bu beni bir sure goturur :)




Ben de kendisine biraz yardim edip masa duzenini degistirdim, Masalara mum koyup lokanta onunu yine pet sise ici mumlarla isiklandirdik. Sonunda her aksam 6 masasinin en az yarisi dolmaya basladi. Her seyi kendi yaptigi (siparis, servis, pisirme, hesap) icin daha fazlasina da ihtiyaci yok, hatta fazla bile geliyordu bazen..

Son aksam  hoscakal derken bana nasil sarildigini gorunce guzel insanlarin ve dostluklarin ne zaman nerede ve kiminle yasanacagini bilemedigini daha iyi anladim.. adaya yolunuz duserse kendisine mutlaka ugrayin. Ve yemek dersi alin, keyifle gosteriyor cunku..



Hanoi

Baskent hakkinda genelde herkes olumsuz konusuyordu. O yuzden burada cok zaman gecirmek istemiyordum ama gelince gordum ki pek oyle anlatildigi gibi degil.. siradan bir baskent gibi gri, keyifsiz degil Hanoi. Buyuk sayilmayacak bir goletin etrafinda hayat. Her sey “Old quarter” denen bolumde. Ben de bu bolgede gecesi 5 dolara, kahvalti ve cay kahve 24 saat bedava bir dormitory buldum (Hanoi Hostel).

Saigon’un daha agirbasli, daha magrur, daha tecrubeli hali gibi burasi. Trafik yine yogun ama cok daha sakin, her yer yurume mesafesinde ama cok yakin degil. Hem renkli hem eski tarz, parklar yine spor yapanlarla dolu.. ben Hanoi’de cok sevdim. Ayrica ilk Hanoi’ye gelirseniz, 3-4 saat mesafedeki her yere tur oranizasyonu mevcut. Cok fazla acente oldugu icin de iyi pazarlikla cok yer gormek ve yine Hanoi’ye donmek mumkun. Guney ve Saigon’da bu kadar cok yakin secenek yok. Ornegin yine mevsim sartlari nedeniyle vazgectigim SAPA turunu Hanoi’den rahatlikla alabilirsiniz. Gerci atlayin trene kendiniz gidin o ayri..

sehirde bir cok muze var. ama merkeze 8 km uzaktaki (tabi ki yurudum) etnografya muzesi gorulmeye deger. haftasonu olmasinin da etkisi ile coluk cocuk herkes oradaydi. muzenin icinde Vietnam halklarini olusturan tum irkalari ve azinliklari" antropolojik, filolojik, mimari, dini, gelenekleri ile tam anlami ile tanimak mumkun. cok ama cok kapsamli bir yer yapilmis. 

Ayrica bina disi en az ici kadar ozel (ve kesinlikle daha eglenceli). cografyada yasayan her milletin geleneksel evleri alana kurulmus. iclerini gezmek mumkun. buralarin en meshur sanat ve eglence araci olan "water puppetry" denen , su uzerinde kukla oynatmacayi da orjinal haliyle, gol icerisinde seyretmek mumkun.. 

Yine geleneksel Vietnam oyunlarini yerel halk ile oynayip beraber gulmek, ziyaretin en keyifli kismiydi. abidik gubudik ne oyun varsa katilip cogunda rezil oldum ama cocuklarla ve buyuklerle anlasabildigimiz tek dilde, kahkahalarla gulup kaynastik..


Bir daha gelsem :

Tet'e denk gelmem.. 
Dalat’a giderim..
Sapa’da trekking yaparim..
Motosiklet satin alir dolasirim.. 
Paradise Cave’ini gorurum.. 
Ha Long Bay ve Lan Ha Bay turlarina katilirim. 
Phu Quoc adasina gider malaklarim..


Ulasim :


Otobus ya da tren. Tet olmasa fiyatlar oldukca makul aslinda. Hele tren super secim cunku bir cok yerde sahile paralel gidiyor. Herkes motosikletli oldugu icin 5-6 saatlik yollari bile kendileri katettiklerinden normalde toplu tasima yaslilara ve cocuklu ailelere gore. Bir de vietnamlilar otobusteki “sleeper class”I baska bir seviyeye cikarmislar. 3 sira, iki katli otobuslerde bildigin yatiyorsun. Ayaklarini uzattiginda dizlerine kadar icine girdigin sehpalar-kutucuklar var. ve her sey cok temiz, ferah. Ayakkabilarini otobus girisinde cikarip sana verilen torbalara koyuyorsun ve sonra yanina aliyorsun. Dolayisi ile bastigin yerler hep temiz kaliyor. Uzun yol yaparken cok sey farkettiren, muthis guzel bir uygulama..





Bunlar disinda tum Guney Asya'nin aksine Vietnam'da tuk tuk yok, bosuna aramayin. taksiler ve cok az riksa bulmak mumkun.. onlarin yerini her kose basini tutmus moto taksiler almis. cok pahali degiller. ve neredeyse herkes onlari kullaniyor..



Yemek :

Pho cobasi (Fo okunuyor) muazzam. Yolda tattiklarim arasinda ilk 3’e girer.. ve tabi cok besleyici.  Onun disinda bu arkadaslar kopek filan da yedigi icin kirmizi ete pek bulasmadim. Ne olur ne olmaz. Gerci genelde kopek eti icin ayri tabela koyuyorlar.. 



Spring roll cok lezzetli ama benim butcemin uzerinde oldugu ve tamamen aperitif porsiyonlari nedeni ile tercih etmedim hic (Cat Ba haric).. 

onun disinda pirincle yaptiklari karisimlar cok lezzetli. Ve tabi Vietnam kahvesi. Garip bir aromasi var, cok yogun ve lezzetli.. ilginc bir sekilde hazirlanip servis ediliyor. Alti delik aluminyum bir kaseye konan kahve ve sicak suyu, iceceginiz cam bardagin ustune yerlestiriyorlar. Yavas yavas, damlay damlaya hazirlaniyor. French Press’in baska turlusu. Yola devam etmesem bir kac tane alirdim.


Konaklama :

5 dolardan pahaliya dormitory’de kalmadim ki bunlar Tet fiyatlari. Normal sezonda tek kisilik odaya 8-10 dolardan fazla vermek mumkun degil gibi.. her sey tertemiz ve duzenli.. hic sorun yasamadim..



Mevsim :


Saigon her mevsim sicak. Ocak ayinda t-shirt ile geziyordum ama yukarilara ciktica is degisiyor. Hanoi ayni zamanlarda kapali ve yagmurlu. Aksamlari basit de olsa bir ceket giymek lazim. Hatta bir kere soguktan odadan cikamadim.. Yaza dogru buralar guzellesirken Saigon cekilmez olacaktir muhtemelen..





Ve evet, Vietnam bu yolculugun unutulmaz deneyimleriden biri oldu benim icin. Tekrar gelmek isteyecegim bir yer olarak koyuyorum cantama..